7 Mayıs 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Daha önce bir vesîle ile bahsetmişdik. İbrâhim Aleyhisselâm, "Yâ Rabbi, ölüleri nasıl diriltiyorsun, bana göster" deyince Cenâb-ı Hakk, "Yoksa inanmıyor musun?" buyurdu. O, "Yâ Rabbi inanıyorum ama kalbim mutmainn olsun istiyorum" demişdi. Bunun üzerine Cenâb-ı Hakk ona dört kuş almasını, onları kendisine alıştırmasını, sonra onları kesip parçalamasını ve dört ayrı tepeye parçaları bırakmasını söyledi. "Sonra onları çağır, sana koşarak gelecekler" buyurdu. Hazret-i İbrâhim Cenâb-ı Hakk'ın emretdiği gibi yapmış, kuşları parçalamış ve parçaları farklı tepelere bırakmış, sonra kuşları çağırmış ve kuşlar canlanarak ona dönmüşdür. Bu acâib hâdise Sûre-i Bakara'nın 260. âeytinde beyân edilmişdir.
Âyetin zâhirî manâsı malûm. Bazı şeyler var ki akılla idrâk etmek zor, hattâ muhâl. Öldükden sonra dirilmek işte böyle bir şey. Akıl bunu idrâk etmekden âciz. İnsan bunu ancak gözüyle görürse idrâk edebilir. Buna ayne'l-yakîn diyoruz. İşte İbrâhim Peygamber'in ölünün dirildiğini görmek istemesinin sebebi bu. Görünce artık şübheye mahal kalmıyor çünkü. Îmân tahkîke ermiş oluyor, kalb mutmainn oluyor.
Âyetin bâtınî manâsına gelince. Burada kuşlar, nefs-i emmârenin sıfatlarını temsîl etmekdedir. Tama', hırs, hased, kibir, şehvet, gadab, kibir gibi kötü huylardır bunlar. Kuşların parçalanıp atılması, nefsin kötü sıfatlarını mücâhede ve riyâzat ile yok etmek, onları terketmek demekdir. Kuş parçalarının dağlara bırakılması, nefsânî sıfatlardan uzaklaşmak manâsınadır. Sonra bunların yeniden bir araya gelip dirilmesi, insandaki ahlâk-ı zemîmenin ahlâk-ı hamîdeye tebdîl olması ve insanın manen yeniden hayat bulması demekdir. İnsan nefsânî sıfatlardan kurtulur, rûhânî sıfatlarla muttasıf olursa, nefsini hükmü altına alır ve nefs artık bir daha isyân etmez, dâimâ sâhibine itâatkâr olur. Nitekim âyet-i celîlenin son kısmında "ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْت۪ينَكَ سَعْيًاۜ" buyrulmasında işte bu itâate işâret vardır. Gazâ-yı ekber ederek nefslerini boğazlayanlar yani ölmeden evvel ölenler, tıpkı kuşların dirilmesi gibi, yeni bir hayât bulurlar ki artık o hayât hiç fenâ bulmaz, ebediyyen devâm eder.