7 Mart 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
Ey mü'min! Ölüm günü gelip çatmadan tövbe et. Yaptığın bütün kötülüklere, fenalıklara, kabahatlere, suçlara ve günahlara tövbe et. Bir daha işlemeyeceğine söz ver, nâdim ol, ağla ve gözyaşı dök, bir daha kötülük yapmamağa azm ü cezm eyle. Allahu Teâlâ, tövbe eden kullarını sever. Allahu Teâlâ, kötülüklerden kaçınan. ma'nen ve maddeten arınmasını bilen temiz ve tâhir kullarını sever. Ebedî saâdet ve ni'metlerini de böylece tövbe eden, arınan ve kötülüklerden sakınan kulları içinhazırlamışdır. Bunu bil, bu gerçeğe inan, Hakk'ın va'dine bağlan, gayret kemerini beline kuşan.
Tevhîdi, tehlîli, temcîdi, doğru konuşmayı, hak söylemeyi diline vird edin. Yalandan, gıybetden, boş ve faydasız sözden, sebbetmekden, küfretmekden, haram yemekden, inciten ve kalb kıran acı konuşmalardan, şâhidliği ketm etmekden dilini temizle ve koru. Gözlerinden gaflet ve hiyânet perdelerini kaldır. Gözlerini, gördüklerinden ibret alır hâle getir. İyiyi, güzeli ve doğruyu görmeğe alıştır. Kulaklarını hak kelâmına ver, Allahu teala'nın sevmediği sözlere kulaklarını tıka. Gıybete, kötü söze, boş ve faydasız konuşmalara kulaklarını kapalı bulundur. Ağızdan alınan zehir, vücûdu ifnâ ettiği gibi, kulakdan alınan zehirli kelâm da insanın rûhunu ifnâ eder. İki çenen arasındaki et parçası ile, iki budun arasındaki et parçasına sâhib ol. Ayaklarını da dâimâ doğru yolda bulundur. Sapıkların, azmışların, fısk u fesâd yolunda gidenlerin yollarına saptırma.
Unutma ki, ölüm bir gün bize de gelecek, bize de yetişecekdir. Ölümden kurtuluş yokdur. Bir gün gelecek, bizi de alacaklar, evlâd ve ıyâlimizi yetim koyacaklar, bizi kabrimize bırakıp savuşacaklardır. Kabir denilen yer, ya cennet bahçelerinden bir bahçe, yâhud cehennem çukurlarından bir çukurdur. İşte, o çukurda amellerimiz ile başbaşa kalacak, ya feci bir azâba uğrayacak veya rahat ve güzel yeni bir âleme kavuşacağız. Orada, bizlere ihsan buyurulacak mükâfâtları bekleyeceğiz. Orada, bize verilen cennetleri, hûrileri, vildan ve gılmanları, sarayları müşâhede edeceğiz ve kıyâmet gününe kadar bekleyeceğiz. Kıyâmet günü, hesâbdan sonra o ana kadar seyrettiğimiz bütün bu ni'metler bizlere ebediyyen bahş ve atâ olunacakdır. Kabir azâbı, kâfirlere, zâlimlere, âsîlere, kötülere, yalancılara, ahlaksızlara hazırlanmışdır. Dünya hayatının sonu mutlaka kabre varır. Kabir, ahiretin ilk kapısıdır. İşte. o kapıdan her birimiz muhakkak geçeceğiz. Bunu inkâra kimsenin cesâreti yokdur.
Bir gün gelecek, güneş o gün de yine doğacak fakat biz o gün artık güneşi göremeyeceğiz. O gün, herkes yine konuşacak, fakat biz o gün konuşamayacağız. Belki biz de bir şeyler konuşacağız ama, bizim konuştuğumuzu insanlar duymayacak. O gün, herkes yine işitecek, biz de işiteceğiz ama bizim söylediklerimizi halk işitmeyecek. O gün insanlar yine dükkanlarına, vazîfelerinin başına gidecekler ama bizim yolumuz yalnızlık evi, amel sandığı olan kabre varacak. O gün, sağ olanların yine elleri tutacak ve ayakları yürüyecek ama, bizim ellerimiz tutmayacak, ayaklarımız yürümeyecek. Cansız at kapuya, taksîmat tapuya gelecek. O gün, yine ezânlar okunacak, namazlar kılınacak ama biz artık o ezânlara icâbet edemeyecek, o namazları kılamayacağız. Başkaları, bizim namazımızı kılacaklar. Her gece evine yuvana döndüğün, çoluğuna çocuğuna kavuştuğun halde, o korkunç yolculukdan evine dönemeyecek, ehline ve evlâdına kavuşamayacaksın. O gece, yine her evde ışıklar yanacak ama senin vardığın ev karanlık kalacak. O gece, herkes evinde yün veya pamuk yataklarına uzanarak istirahate çekilirken, seni o kapkaranlık evde kuru toprağa yatıracaklar, urgansız ve zincirsiz bağlayacaklar. Dönülmeyen yollara gideceksin, onulmayan, iyi olmayan yaralarla yaralanacaksın. Doymayan gözlerini toprakla, kanmayan ağzın çamurla dolacak. Kafatasında. yılanlar ve akrepler yuva yapacak.
O günleri hiç düşündün mü? Bu derdlere çâre aradın mı'? Bu yaralara merhem buldun mu?
Konağın, hanın, hamamın, apartmanın başkalarına kalacak. Senin koltuğuna, senin iskemlene başkaları kurulacak. En sevdiklerin bile seni kısa zamanda unutacaklar. Yine yiyip içecek, gülüp eğlenecek, bıraktığın malı, mülkü, parayı har vurup harman savuracaklar.
Ebediyyet mimarını buldun mu, bulabildin mi? Yıkılacak evi bırakdın, yıkılmayacak eve sâhib olabildin mi? Geçici koltuğu, iskemleyi bırakdırdılar, ebedî makâmı kazanabildin mi?
Dünyâ, âhiretin tarlasıdır. Ebedî hayat buradan kazanılır. Şu var ki, bu ebedî saâdeti, bu zevâli olmayan bâkî mülkü; fânî âleme tercih edenler altını teneke ile değişen gâfiller gibidirler. Her gün yakınlarından dostlarından. ahbâb ve arkadaşlarından ölenleri gördükleri, dünyâ hayatının fânî ve geçici olduğunu da bildikleri halde, bundan ibret almayanlar. âhiretleri için hazırlık yapmayanlar, bu gafletlerini elbette nedâmetle ödeyecekler ve elbette bu gibilerin âkıbetleri iyi olmayacakdır. Allahu Teâlâ zâlimlerin muîni, yardımcısı değildir. Allahu Teâlâ muhsinlerin, müttakîlerin yardımcısıdır ve onlarla beraberdir. Nereden gelip nereye gittiğini, ne için gelip ne için gittiğini bilmeyen, ne için halk olunduğunu sezemeyen. hılkatinin sebebini arayıp araştırmayan, nefsinin aczini öğrenemeyen, Allahu Teâlâ'nın izzetine îmân etmeyen kişiler. elbette bâkî âlemde sefîl ve rezîl olacaklardır. Hakk'a gönül veren âşıklar ise, sevdikleri ile haşr olacaklar ve ebediyyen sevdikleri ile berâber kalacaklardır.
Hemen Allah de ve Allah'a teslîm ol ki dünyâda ve âhiretde rahat bulasın. Dînlenen, dinlenir. Dînsiz, dinlenemez. Allahu Teâlâ indinde yegâne dîn de, İslâm dînidir.