Ölüm Gurbete Giden Bir Kimsenin Vatanına Dönmesi Gibidir

24 Nisan 2019 tarihinde yayınlanmıştır.

Üzeyr Peygamber
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Bu âleme gelen kişiler, ete kana bürünenler, hayız kanıyla yoğurulanlar, musîbetlerle karşılaşırlar. Bu musîbetlerle karşılaşan kişiler îmânsız olursa, bunlar için hayât, bir azâbdan başka bir şey değildir. Yani Allah'a inanmayan, kıyâmete inanmayan, öldükden sonra dirilmeyi kabûl etmeyen kimseler, azâbı daha bu âlemden tatmaya başlarlar. Îmânlı ile îmânsız bir olmaz, âlimle câhil de bir değildir. İnsan îmânlı olursa, musîbetlere kimin tarafından mübtelâ olduğunu bilecek ve vatan-ı aslîsini özleyecek ve o tarafa doğru yönelecekdir. 
İnsan, iki şeyden müteşekkildir. İnsanın bedeni toprakdan halkolunmuşdur ki binekdir, bir de arşî olan rûh vardır ki onun üzerine bindirilmişdir. Her şey yerli yerine vâsıl olacakdır. Yalnız şu var ki, îmânsızların vücûdu toprakda çürüdüğü gibi, rûhları da felek-i kamerde hapsolunacakdır. Rûhlar bedenden ayrılınca semâya urûc ederler. Bütün rûhlar bedenden ayrılınca hepsi yerli yerine gider. Vücûd toprağa kalbolur, rûh memleketine döner. Fakat bu iki türlüdür. Bir kısmını semâdan kabûl ederler. Sâlihse, îmânını bildiyse, Allah'ını bildiyse, Allah'ını tanıdıysa, Allah'ına secde ettiyse, onu kabûl ederler. Îmân etmeyenler ve âsîler, semâdan felek-i kamere çevrilir, âlem-i berzahda orada hapsolunurlar. Onların yerleri ayrıdır. Allah muhâfaza buyursun. Bunlar size şaka ya da hikâye gibi gelmesin, yakın zamanda bu geçitleri, bu akabeleri biz de geçeceğiz.
Bir kimse, zengin de olsa, fakîr de olsa, pâdişâh da olsa, emîr de olsa, kıral da olsa, muhakkak bu geçitlerden geçecekdir. Ölümden kurtuluş yokdur. Dâimâ söyleriz ve söyleyeceğiz, her nefis ölümü tadıcıdır. Kim ki îmân ile yoğrulmuş, vücûdu ve kalbi ibâdetle tezyîn olunmuşdur, o kimseler için ölüm tatlıdır, bir rahatlıkdır, bir uykudur ki Kur`ân-ı Kerîm'de bunun misâli vardır. Allah, Üzeyr Peygamber'i yüz sene uyutmuş, sonra ona "Ne kadar yattın?" diye sormuşdur, "Yâ Rabbi, günün bir cüzünde yani kısa bir zaman uyudum" demişdir. Cenâb-ı Hakk, "Hayır, ben seni yüz sene uyuttum. Eşeğine bak, kemikleri çürümüş, bak, yiyeceğin içeceğin kurumuş, gör" dedi. Üzeyr aleyhisselâm bir de bakdı ki, hakîkaten öyle. Ashâb-ı Kehf de böyle. Üç yüz sene uyudular. Onlara bir an gibi gelmişdi. Kalkdılar, karınları acıkmış, ekmek almak için çarşıya indiler, fırıncıya para verdiler, bakdılar ki para üç yüz sene evvelki para, "Siz defîne bulmuşsunuz" diyerek bunları yakaladılar. 
Bunlar bize birer misâldir. Âşık-ı sâdıklar için ölüm gâyetle kolaydır ve rahatlıkdır ve vuslatdır, sevdiği ile konuşmak, vatan-ı aslîye dönmekdir. Yani bir adam gurbete geldi, çalışdı kazandı ve memleketine gitti, sevdiklerine kavuşdu ve rahat etti. Kâfir için böyle değildir, o geldi, sermâyesini kötülükde yedi, sonra mağmûm ve kederli olarak gitti orada sürünmeye başladı. İşte tıpkı bunun gibidir. Allah muhâfaza buyursun. Onun için Cenâb-ı Hakk, "Bütün insanlar hüsrandadır, îmân edenler müstesnâdır" diyor. Îmân eden, îmân eden, ille îmân, kâmil bir îmân.
Bu dünyâya gelen kişi âhir yine gitse gerek
Müsâfirdir vatanına bir gün sefer itse gerek

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön