Ölüm İki Türlü Gelir

1 Eylül 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

Ahiret
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Kabre gidiş iki türlüdür. 

Hepimizin başına geleceği için söyleyelim. Kerrât merrât ile söyleyelim. Ve insâf ile dinleyelim. Ve îmân edelim ki bu böyle olacakdır. Çünkü ölümün münkiri yokdur. Birisi der ki, "Mahşer ne malûm, giden gelen var mı?". Giden gelen vardır ama inkâr eder. Ama ölümü kimse inkâr edemez. Seni buraya sana sormadan getiren seni buradan sormadan götürür. Buna ölüm derler. Şimdi, bu iki nevidir. Ey âşık-ı sâdık! Hepimizin başına geldi ve gelecek. Hani babalarımız? Hani dedelerimiz? Hani büyük pâdişahlar? Hani kırallar? Hani ordular? Ne oldular? Hani Kaf'dan Kaf'a hükmeden Süleyman Peygamber ne oldu? Zülkarneyn ne oldu? Şeddad ne oldu? Bırak onları gelelim. Hitler ne oldu? İngiliz kıralları ne oldu? Osmanlı pâdişahları ne oldu? İran şahları ne oldu? Herkes ölüme mahkûmdur. "وَلَوْ كُنْتُمْ ف۪ي بُرُوجٍ مُشَيَّدَةٍۜ velev küntüm fî burûcin müşeyyede", demir kalelere girsen saklansan, ölüm seni mutlakâ bulacakdır. 
Ölüm iki türlü gelir. Allah'a itâat eden, Peygamber'e itâat eden...Çünkü Peygamber'e itâat, Allah'a itâatdır. Esteîzübillah. "مَنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللّٰهَۚ men yuti'i'r-resûl fekad etâ'allah"dır. Hazret-i Muhammed aleyhi's-salâtü ve's-selâm, peygamberlerin seyyididir, Allah'ın mahbûbu, sevgilisidir. Sen de O'nun ümmetisin. Sana isyân etmek yakışmaz. Sana itâat yakışır. Hazret-i Muhammed'in boyasıyla boyanmalısın, sallallahu aleyhi vesellem. O ayağını nasıl atdıysa, ayağını öyle atmalısın. Yalnız ferdî sünnetlerine değil, ictimâî sünnetlerine de riâyet etmelisin. Bunu bilmek için ilim lâzımdır. Peygamber'i tedkîk edeceksin. Hazret-i Muhammed'de gönül veren kazanacakdır. Ama ben gönül verdim deyip yalancı davâ değil. Efâliyle, akvâliyle gösteren. Yani sözüyle söyleyip, işiyle gösteren kişi, müstakîm olan, dürüst olan, elinden dilinden halkın sâlim olduğu kişi. Hazret-i Muhammed'in boyasıyla boyanan, O'nun nûruyla nûrlanan, O'nun gitdiği yoldan giden kimse. Kalbinde kîn yok, ucub yok, riyâ yok, hased yok, gadab yok, hubb-ı câh yok, hubb-ı mâl yok. Ancak Allah ve Resûlü var kalbinde, O'nun aşkı var, O'nun muhabbeti var kalbinde. Yoksa mücerred zâhir kısmıyla değil. Hem bâtın, hem zâhir. 
Bir kimse zâhiren "Lâilâheillallah" dese, kalbiyle inanmasa, o adam münâfıkdır. Zâhiren  "Lâilâheillallah" dedi, kalbiyle inkâr etdi, münâfıkdır o kimse. Bir adam "Lâilâheillallah" dese, kalbiyle tasdîk etmese, kâfirdir. Mü'minim dese, inanmasa münâfıkdır. Mü'minin hem zâhiri  "Lâilâheillallah" nûruyla nûrlanacak, hem bâtını. Bâtın kısmı, nûr-ı Muhammed'le nûrlanacak. O'nun sıfatları, afüv, kerem, sabır, metânet, lutuf, ihsân, mürüvvet, cümle ahlâk-ı hasene, Allah'ın sevdiği güzel ahlâklar Hazret-i Muhammed'de cem olmuşdur. Onun için Cenâb-ı Allah Sûre-i Kalem'de, "وَاِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظ۪يمٍ ve inneke le alâ hulukin azîm, Habîbim Muhammed, sen huluk-ı azîmin de fevkindesin" diyor Cenâb-ı Hakk. Özene bezene, seve seve halk etmiş Hazret-i Muhammed'i. Biz de 'onun ümmetiyiz. Yakışır mı bize onun yolundan gitmemek, O'nun sünnetlerini, O'nun ahlâkını terketmek? Yakışmaz. Hemen bu sene cehâletmizin son senesi olmalıdır. Hemen tövbe istiğfâr edip Allah'a dönmeliyiz. 
İyi dinle şimdi! Buradan gidiş iki türlüdür. Buradan cenâzeyi adıkları vakit...
Kim o? Ben, sen o. Ne vakit? Belki bugün. Belki son Cuma namazı, belki son hutbe, belki son Cuma günümüz. Bilmiyoruz ne olacağını. Ne vakit geleceği malûm değil. 
Ölüm iki türlü gelir. Allah'a âsî olanlar, Peygamber'e âsî olan, dînini, diyânetini, donunu bilmeyen kimse, o adam, ölüm ânı geldiği vakitde, başlar feryâd u figâna. Hattâ Cenâb-ı Hakk buyurur Kur`ân-ı Kerîminde. Esteîzübillah. Bismillah. "لَوْ تَرٰٓى اِذِ الظَّالِمُونَ ف۪ي غَمَرَاتِ الْمَوْتِ وَالْمَلٰٓئِكَةُ بَاسِطُٓوا اَيْد۪يهِمْۚ velev terâ izi'z-zâlimûne fî gamarâti'l-mevti ve'l-melâiketi bâsitû eydîhim", "Habîbim Ahmed Resûlüm Yâ Muhammed", Peygamber'e hitâb, bize hitâb, "zâlimleri ölürken görsen, onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak rûhlarını kabzederiz. Onların çekdiği azâbı bir görsen". Yaaa! 
"Komaya girdi, kurtuldu". Nereye kurtuluyor! Ondan sonra iş başlıyor. Çünkü rütbeler mülgâ, rütbe yok. Kasa geçmez, kese geçmez, para geçmez, evlâd u ayâl geçmez, kuvvet geçmez. Zâten görüyorsun ya, teneşirde görüyorsun meyyiti. Ne elini kaldırabiliyor, ne gözünü açabiliyor. Donmuş, kalmış, Allah'a teslîm olmuş. Zâlimler ölüm ânında ölümüü tadarak, rûhları kabz olunur. Sonra tabuta konulduğu vakitde, başlar feryâd u figâna, sevgili dostlarına, kadeh arkadaşlarına, akşamları kadeh arkadaşlarına, Allah'a isyân etdiği arkadaşlarına, "Aman götürmeyin beni, nereye götürüyorsunuz! Dost sûretindeki düşmanlarım! Dost sûretindeki düşmanlarım, beni nereye götürüyorsunuz!". Namazdan men edenlere, "Beni nereye götürüyorsunuz!". "Yâhu sen daha gençsin şimdi, biraz eğlen. Sofular gibi nedir senin hâlin bu genç yaşında". Sakın hâ! Bunlara inanmayın. İblis'in verdiği vesvesedir bunlar. Allah Resûlü gençleri seviyor. Allah Resûlü saçı sakalı ağarıp Allah huzûruna, kendine gelip de Allah'a tövbe edenleri Allah seviyor ve Resûlü seviyor. Hepsini seviyor, Allah'a dönersen eğer. "Efendim, ben bu yaşa kadar bunca günah işledim, ne olacak hâlim?". Hemen Allah'a dön! Allah affeder. Allah bağışlar. Allah rahmândır, Allah rahîmdir, Allah gaffârdır, Allah settârdır. Hemen Allah'a dön! 
Hattâ bağışlamakla, affetmekle bırakmaz Sorar Cenâb-ı Hakk, der ki, "Ne kadar günahı var?". "Yâ Rabbi şu kadar günahı var". "Günahlarını sevâba çeviriniz, mâdem tövbe etdi". Hazret-i Muhammed'in ümmeti için bu. Senin için bu. Kur`ân için bu. Muhammed Mustafâ için bu. O'nun hürmetine. Şurada oturuyorsan O'nun hürmetine oturuyorsun burada. Demeseydi İstanbul feth olunacak diye gelip burayı feth etmezdi babalarımız bizim. 
Ve kadeh arkadaşlarına seslenir, beraber günah yapdıklarına, dost sûretindeki düşmanlara : "Eyne tezhebûne, beni nereye götürüyorsunuz! Aman götürmeyin beni! Evimden almayın beni, götürmeyin!". Fakat iş işden geçmişdir. Kimse duymaz. Duyanlar olur, ne duyan söyler, ne gören haber verir. Ve kervan olur gider yollara. İster çelenkle git, ister davulla zurnayla git, ister Kur`ân'la git, îmânsızsan bitdi iş, bitdi. Felâket, âsî isen eğer. 
İkincisi, mü'minler. Ölüm ânında melekler gelir, müjdeci melekler. "Müjde! Mahzûn olma, korkma, üzülme. Bak cennât-ı âliyâtın kapıları sana açıldı. Hazret-i Muhammed sallallahu aleyhi vesellem seni cennetin kapısında bekliyor, ellerini açmış sana. Gör". "Nereden buldun efendi sen bunları? Nereden söylüyorsun?" "اِنَّ الَّذ۪ينَ قَالُوا رَبُّنَا اللّٰهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلٰٓئِكَةُ اَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا". "Kim ki Rabbim Allah dedi, bu kelimede sâdık oldu, îmân sâhibi oldu, müstakîm oldu, Hazret-i Muhammed'in nûruyla nûrlandı, Kur`ân boyasıyla boyandı, Hazret-i Peygamber'in kokusunu duydu, istikâmet sâhibi oldu, işte bunlara ölüm ânında melekleri göndeririz, müjde veririz" diyor Cenâb-ı Allah. "Gitdiğin yerden korkma, bak görüyorsun ya gitdiğin yer cennât-ı âliyât". Ötekine cehennem gösteriliyor, kâfire ve âsîye ve fâsıka. Ve hemen bunu alırlar, götürürlerken, arkadaşlarına seslenir : "Ey benim câmi arkadaşlarım, Allah yoldaşlarım, beni yollarda oyalamayın, hemen beni götürün yerime verin. Ben vâsıl olayım Hakk'ın bana nasîb etdiği saltanata ve cennete" der.  
Hangisini istiyorsun, soruyorum sana. Hepimizin başına gelecek. Vallahi gelecek, billahi gelecek. Yüz bin yemin edebilirim, yemînimde hânis değilim. Bugün senin haberin yok, benim haberim yok, gaflet içindeyiz, yüzbinlerce insan geliyor, istemeyerek. Gene bu âlemden yüz binlerce insan gidiyor o tarafa doğru, istemeyerek. 
www.muzafferozak.com
Listeye geri dön