Ölürken Cennetle Müjdelenen Genç

15 Ağustos 2022 tarihinde yayınlanmıştır.

Muzaffer Efendi
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri, Envârü'l-Kulûb nâmındaki eserine de kaydetdikleri bu hâtırasını yeri geldikçe hep anlatırlardı. Buyuruyorlar ki :
Yirmi üç yıl kadar önce Süleymâniye semtinde oturuyor ve Vezneciler câmi-i şerîfinde de imâmlık yapıyordum. Bir gün, akşam namazını kıldırıp eve geldim. Yemekden sonra, yatsı namazına gitmek için evden çıkınca ezân-ı Muhammedî okunmağa başlamışdı. Evimle, vazîfe gördüğüm câmi-i şerîfin arası hayli uzakdı. Namaza ve cemaate yetişebilmek için koşarcasına adımlarımı sıklaşdırdım. Geçdiğim sokaklarda oturanların çoğu fakîri tanırlardı. İşte, o gece yatsı namazına yetişmek ve beni bekleyen cemaatime namaz kıldırmak üzere koşar adım sokak aralarından geçerken, ayak seslerimden mi, yoksa telâşımı gördüklerinden mi bilemem, bir pencere açıldı ve bir ses : "Hoca Efendi! Hastamız son nefesde, Allah aşkına içeriye buyurun ve biraz Kur'ân okuyun" diye ricâda bulundu. 
Allah aşkına yapılan böyle bir daveti reddedemezdim. Birisini göndererek câmide beni bekleyen cemaatime gelemeyeceğimi bildirdim ve içeriye girdim. İki katlı, ahşap bir evdi. Üst katda bulunan hastanın yanına çıkardılar. Eski bir yapı olduğundan, odalar hayli geniş ve tavan yüksekdi. Ev halkı, orta halli, mütevâzi ve dindar kimselerdi. Duvarlarda bazı seçme ayetlerle süslenmiş levhalar bulunuyordu. Üstâd hattatların elinden çıkmış bu âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerin tezhibleriyle umûmî görünüşü odaya ilâhî bir güzellik vermişti. Kıble yönüne rastlayan duvarda, nefis bir atlas kese içinde Kur'ân-ı Kerîm asılı duruyordu. Köşede bir karyola ve içinde yirmi yaşlarında bir genç adam yatıyordu. Gözlerini yummuş, sık sık nefes alıp veriyor, arada bir gülümsüyordu. Yanına yaklaşınca, hasta genci derhal tanıdım. Onu, bir çok defalar imâmlık etdiğim câmi-i şerîfde ibâdet ederken görmüşdüm. Bilmem, böyle melek yüzlü gençlerin, nûr gibi beyaz sakallı ihtiyarların huzûr-ı Hakk'da saf bağlamalarını ve dergâh-ı bârigâh-ı ehadiyyete el açıp duâ etmelerini hiç gördünüz mü? Hâlisane tavsiye ederim, bir defa olsun seyrediniz. O seyrinizde neler seyredeceksiniz.
Evet, bu genç adamı vazîfe gördüğüm câmi-i şerîfde ibâdet ederken görmüş ve tanımışdım. Usulca yanına oturdum ve Yâsîn sûre-i celilesini okumağa başladım. Dışarıdan bir kaç hanım, okunan Kur'ân'ı dinlemek üzere içeri girdiler ve sessizce birer köşeye ilişdiler. Bu sırada, yatakdaki genç gözlerini açdı, bana dikkatle bakdı, hafifçe gülümsedi ve gitdikçe feri sönen gözlerinde derin bir haz belirdi. Yüzü solgundu ve alnında ter tânecikleri vardı. Başıyla işâret ederek yanına sokulmamı istedi, yaklaşdım. O bana ancak benim duyabileceğim bir sesle, "Hoca Efendi" dedi "Az önce, odanın içi nûr yüzlü hûrî ve meleklerle doluydu. Bu hanımlar içeri gelince onlar kaçışdılar. Ricâ ederim söyleyiniz bu hanımlar dışarı çıksınlar". Hanımlara dışarı çıkmalarını işâret etdim. Hasta, yine gülümsedi ve bana, "İşte onlar gitdi, öteki misâfirlerim yine geldiler" dedi. Tesellî edebilmek ümîdiyle kendisine, "Korkuyor musun?" dedim, "Sakın korkma, iyi olacaksın". "Sizin bu söylediklerinizi, şu anda odamda bulunan misâfirlerim de bana söylüyorlar. Korkma, üzülme, mahzûn olma diyorlar. Onlarla birlikde gitmem gerekiyormuş, zümrüd gibi yeşil ağaçlar içerisinde akan nehirleri ve sarayları bana gösteriyorlar ve bunların hepsinin bana âid bulunduğunu, kendilerinin de dâima benimle beraber bulunacaklarını haber veriyorlar" dedi ve bir süre dalgın ve hayrân etrâfını süzdükden sonra yine bana döndü, "Kur'ân-ı Kerîm okumağa devam etsenize" dedi.
Değil okuyabilmek, çenemi kıpırdatacak hâlim kalmamışdı. Gözyaşlarımı kendisine göstermemeğe çalışıyor ve içimden tekrar Kur'ân okuyabilecek kadar kudret ihsân buyurması için Rabbime yalvarıyordum. Mevlâ, sıdk ile isteyen kulunu mahzûn eder mi? Biraz sonra, kendimi toparladım, vazîfemi hatırladım ve tekrar bırakdığım yerden okumağa başladım. "İnne ashâbe'l-cenneti" âyet-i kerîmesine geldiğim sırada, derinden bir "Lâilâheillallah" nidâsı kulağıma geldi ve o genç adam "Allah" diyerek rûhunu Hakk'a teslîm eyledi. Başı sağ tarafa dönmüşdü ve hâlâ gülümsüyordu. Ağlamamak için dudaklarımı dişlerimle sıkarak cebr-i nefs etmeme rağmen gözlerimden sel gibi yaşlar boşandı, kapının dışında bekleşen yakınlarına artık içeri girebileceklerini söyledim ve gözyaşlarım aka aka evime döndüm. 
Kendisini bir zaman sonra rüyamda gördüm. İki eski dost gibi birbirimize sarıldık ve kucaklaşdık. Ona sordum, "Beni seviyor musun?" dedim. "Seni, fazîlet ve ihsânından ötürü severim" cevâbını verdi. Uyandım ve azîz rûhuna Fâtihalar ithâf etdim.
www.muzafferozak.com
Listeye geri dön