19 Ocak 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
NUTK-İ ŞERÎF
Akıl der ki "Ben onu dil ile kandırırım"
Aşk der ki "Sen sus! Ben onu gönül ile kandırırım"
Cân der ki "Yürü git! Beni de kendini de gülünç etme!
O'nun olmayan ne var ki ben onu onunla kandırayım?"
Gamlı düşüncelere dalıp, kendinden geçmek arzusunda olan
Biri değil ki onu ben şarapla ya da büyük bir kadehle aldatayım
Bakış okunun bir yaya ihtiyâcı yok ki
Ok gibi bakışını bir yayla kandırayım
Dünyâya hapsolan ve şu fânî âleme bağlanan
Biri değil ki onu ben altın ile dünyâ saltanatıyla aldatayım
Görünüşde insân ama gerçekde bir melekdir o
Şehveti de yok ki ben onu kadınlarla kandırayım
Onunki öyle bir ev ki nakşını görseler melekler bile ürküp kaçarlar
Öyleyse ben onu hangi süsle hangi nakışla aldatayım
At sürüsüne hiç ihtiyâcı yok çünkü kanatlarıyla uçar
Yediği-içtiği hep nûrdur onun ben onu ekmekle nasıl kandırayım
Dünyâ pazârının satıcısı ya da alıcısı değil ki
Ben onu kârla-ziyânla ya da hesapla-kitapla aldatayım
Hiçbir şeyden gâfil değil ki kendimi hasta gösterip
Âh u feryâd ederek kandırayım
Başıma sirkeli bez bağlayıp hastalığımın şiddetinden dem vurayım
Onu merhamete getirmeye çalışarak kandırayım
Bendeki kıl kadar eğriliği bile görür o herşeyimden haberdârdır
Ondan gizli olan nedir ki onu onunla aldatayım
Şöhret peşinde koşan şâirlere düşkün bir pâdişâh da değil ki
Onu ben beytlerle gazellerle su gibi akıp giden şiirlere aldatayım
O öyle yücedir ki ne merhamete getirilmekle
Ne de cennetleri va'd etmekle kandırılabilir
Şems-i Tebrîzî onun seçilmişi ve sevgilisidir
Onu olsa olsa o zamânın kutbuyla kandırabilirim
Mevlânâ Celâleddîn Rûmî
Kaddesallahu Sırrahu'l-Âlî