Oruçlunun Esmâsı
27 Mayıs 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Ehlullah hazerâtına göre, gerek kâinât gerek kâinâtın zübdesi olan insân, her ân Cenâb-ı Hakk'ın isimlerinin hâkimiyyeti altındadır. Müslim ya da gayr-ı müslim, mü'min ya da kâfir, muvahhid ya da müşrik, âbid ya da âsî kim olursa olsun bu böyledir.
Oruç tutan kişi, imsak vakti oruca başlarken "Mümsik" isminin, gün boyu oruçlu iken "Samed" isminin, iftar zamânı yemeye-içmeye başlayarak orucunu açarken de "Fâtır" isminin hükmü altındadır. Böylece oruç tutan kimse oruca başlarken de, oruçlu iken de orucunu açarken de Cenâb-ı Hakk'ın sıfatlarına bürünmüş olur ki "Es-savmu lî/Oruç bana âitdir" hadîs-i kudsîsinin işâret ettiği ma'nâlardan biri de budur.
"Fâtır", esmâ-yı ilâhiyyeden olup ekseriyâ "Yaradan" diye tercüme edilir. Kelime, "ف ط ر fa-ta-ra" kökünden gelir ve "yaran, açan" ma'nâsınadır. İftar, Fıtr, Fıtrat kelimeleri de aynı kökden gelir. Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbn Arabî Hazretleri, Fütühât-ı Mekkiyye'sinde "Fâtır" ism-i şerîfinin inceliklerinden birini şöyle beyân buyuruyorlar :
Kim bir oruçluya iftar ettirirse ilahî bir sıfatla sıfatlanmış demekdir. Bu sıfat, Allah'ın Fâtır ismidir. Bu isim, güneşin batışıyla oruçluya orucunu açtırmışdır. Oruçlu yese de yemese de, içse de içmese de güneşin batışıyla şer'an orucunu açmış sayılır. Oruçlulara iftar ettiren kişi de, Fâtır isminin hükmü altına girdiği için Allah'ın ahlâkı ile ahlaklanmışdır.
"Fâtır" ismi Kur`ân-ı Kerîm'de hep "فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ /Fatırı's-semâvati ve'l-ard" diye geçer ve "Gökleri ve yeri yaradan" diye tercüme edilir. Burada "Hâlık" ya da yaradıcı ma'nâsına gelen başka bir isim kullanılmayıp "Fâtır" denilmesinde mühim bir incelik vardır fakat şimdi o bahse girersek söz uzar. İnşaallah bu inceliğe başka bir yazıda temâs ederiz. Biz şimdilik "Fâtır" isminin "oruçlunun iftarı"na işâret eden ma'nâsına bakmakla yetinelim.
Ehlullaha göre gök rûhun, yer ise bedenin remzidir. Öyleyse "Fâtır" bedene ve rûha iftar ettiren demek olur. Bedenen oruç tutan kişi, akşama kadar yemez-içmez, akşam Allah'ın verdiği rızıkla iftar eder. Bu durumda "Fâtır", "bedenen oruç tutan kulunu iftar vaktinde yedirip içiren" demek olur. Rûhun orucu ise mâsivâdan yüz çevirmekdir. Rûh orucunun iftarı ise "likâullah" yani Allah'a kavuşmakdır. Bu durumda "Fâtır", "Kendisine müştâk olan kulunu visâle erdiren" ma'nâsına gelir.
" لِلصَّائِمِ فَرْحَتَانِ فَرْحَةٌ عِنْدَ فِطْرِهِ وَفَرْحَةٌ عِنْدَ لِقَاءِ رَبِّهِ Oruçlu için iki sevinç vardır. Biri iftar vaktindeki diğeri de Allah'a kavuştuğu zamanki sevincidir" hadîs-i şerîfinin işâret ettiği ma'nâlardan biri de budur.
Sûre-i En'âm'daki "قُلْ أَغَيْرَ اللّهِ أَتَّخِذُ وَلِيًّا فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَهُوَ يُطْعِمُ وَلاَ يُطْعَمُ / Kul e gayrallâhi ettehızu veliyyen fâtırıs semâvâti vel ardı ve huve yut’ımu ve lâ yut’am" âyet-i kerîmesi de bu hakîkate işâret eder.
Savm-ı sivâyı kim tutar
'Iyd-i visâle o yeter
Listeye geri dön