19 Temmuz 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Sultan Osman Han, daha Devlet-i Osmaniyye'yi kurmadan evvel, şeyhi Şeyh Edebâlî Hazretlerinim ziyârete gitmiş, şeyhin evinde misâfir kalmış, sonra yatsın diye bir oda hazırlamışlar, buyur demişler o odaya sokmuşlar. Osman Han bakmış, duvarda Kur`ân-ı Kerîm asılıymış, onu görünce sabaha kadar Kur`ân'ın karşısında el pençe dîvân durmuş. Sonra sabahleyin kapısını çalmışlar, tak tak, "haydi namaza!" demişler. Osman Han, çıkmış, namaz kılmış. Dervîşin birisi yatağı kaldırmak için içeri girmiş, bakmış, yatak hiç bozulmamış. Anlaşılıyor ki Osman Han gece hiç yatmamış. Dervîş şeyhe haber vermiş, "Osman Bey gece yatakda hiç yatmamış, demek ki gece hiç uyumamış" demiş. Şeyh Efendi Hazretleri Osman Bey'e sormuş, "Yatakda bir kir ya da başka bir şey mi gördün de yatmadın?" demiş. Osman Bey, "Yok efendim, estağfirullah" demiş, "Duvarda Kur`ân-ı Kerîm asılıydı, biz ceddimizden ve sülâlemizden böyle gördük, hiç bir zaman Kur`ân-ı Kerîm'in olduğu odada ayağımızı uzatıp yatamayız" demiş. Şeyh Efendi, "Peki öyleyse" demiş ve Osman Bey'in biraz istirahat edebilmesi için başka bir oda tahsîs etmiş.
Osman Bey istirahate çekilmiş ve bir rü'yâ görmüş. Rü'yâsında göğsünden bir ağaç çıkmış, çınar ağacı, tâ semâvâta uzanmış, sonra ağacın dalları şarka ve garba uzanmış. Denizler, deryâlar, nehirler, göller, dağlar, ovalar, milletler, çeşit çeşit rengârenk insanlar, o ağacın gölgesine girmişler. Sonra kalkmış, acâib bir rü'yâ! Şeyh Efendi ile buluşdukları vakit, "Efendim, namazdan sonra biraz yattım, bir ma'nâ gördüm. Bir ağaç çıkdı göğsümden, semâya uzandı, dalları şarkı garbı kapattı. Çınar ağacı. Ağacın altında milletler, çeşit çeşit insanlar, elsine-i muhtelife, rengârenk insanlar, çeşmeler, dağlar, bayırlar, denizler, ummânlar, böyle bir rü'yâ gördüm" demiş. Şeyh Efendi, "Osman, kızımı alırsan, rü'yânı ta'bîr ederim" demiş. Böyle yekden. Osman Bey, "Aman efendim, sizin kerîme-i muhteremeniz, bizim için en büyük şerefdir" demiş. Hazret-i Şeyh Osman Bey'in rü'yâsını şöyle ta'bîr etmiş : "Osman, Allah sana bir mülk verecek, üç kıtaya yayılacaksın, beş kıtaya da hükmün gidecek, yani ismin işitilecek, onun altında denizler, deryâlar, milletler, filan olacak, böyle bir devlet kuracaksın" demiş. Hazret-i Şeyh kızı Mâl Hatun'u vermiş, dervîşlerini de asker olarak Osman Bey'in yanına vermiş, Devlet-i Osmâniyye'yi kurmuşlar. Afrika, Asya, Avrupa, Avusturalya'ya kadar hükmü gitmiş, tâ Amerika'ya kadar hükmü gitmiş. Neden? "Kur`ân'a yaptığın hürmetden dolayı Allah seni bu makâma çıkardı" diyor.
Kur`ân'a ne kadar hürmet edersen o kadar yükselirsin. "Efendim, şerîat kitabında biz bunu görmedik, filan" diyerek bana müftülük yapma. Allah'ın kelâmına bir adam ne kadar hürmet ederse, Allah onu o kadar yüceltir ve yükseltir. Bitti! Bunun ruhsatı vardır, azîmeti vardır. Sen dâimâ azîmetle git. Âşıkpaşazâde târihinde diyor ki, "Bu Âl-i Osman ki bunların hasletleri takvâ idi, takvâ ile iş görürlerdi, şimdi işi fetvâya dökdüler, korkarız ki Mülk-i Osmân yıkıla" diyor. Âşıkpaşazâde Târihi, Fâtih'in oğlu Bayezid-i Velî zamânında yazılmışdır. Nitekim de Kanûnî'den sonra duralama devri başlıyor, ondan sonra gerileme devri, ondan sonra alçalma devri, ondan sonra çukura batma devri, böyle gidiyor.Efendi Hazretleri buyururlardı ki :
Ecdâdımızın yücelmeleri ve dünyâya hâkim olmaları, Kur`ân'a hürmet ve ahkâmına riâyet ve Resûlullah'a muhabbet ve sünnetine ittibâ sebebiyledir.
Kur'an-ı Kerîm'e tutunduğumuz zamanlarda, bütün dünyâ bizim olup, azîz olan kitâbullah bizleri de azîz etmişdi. Kitâbullahı terk edince, girdâb-ı belâya düşüp, helâk ve zelîl olduk. "Efendim, hürmet ediyoruz ya hemen her evde bir Kur'ân var, duvarda asılı duruyor, öpüp başımıza koyuyoruz" dersen, senin hürmet ettiğin Kur'ân değil, Kur'ân-ı Kerîm'in kalıbıdır. Yani kağıdı, mürekkebi ve ma'nâsının kalıbı olan harfleridir. Hürmet edenimiz, Kur'ân'ın kalıbına hürmet edip, rûh-i Kur'ân olan ahkâm-ı ilâhiyyeyi ayak altı ediyor. Meselâ, yalancı olan birisi, zâhirde Kur'ân'ın kalıbına hürmet etse bile, hakîkatte Kur'ân'ı ayakları altında çiğnemektedir. Çünkü Allah doğruluğu emretmiş, yalanı men' etmişdir. Diğer fiiller de buna kıyâs oluna.