Semâ' hakkında bunca yazı yazdıkdan sonra şu acı gerçeği de mutlakâ dile getirmeliyiz. Bugün üzülerek müşâhede ediyoruz ki, ehl-i tarîk olduğunu iddiâ eden bir takım kimseler, tarîkatın özünü tamâmen yitirmişler, işin sırf zâhirî kısmı ile uğraşıyorlar. Takkeyle, tesbihle, hırkayla, ferâceyle filan. Zikir denilince de, vaktiyle ehlullahın bin bir hikmetle vaz' etdikleri usûlleri ve merâsimleri kuru kuruya taklid etmeyi marifet zannediyorlar. Bu zavallıların durumu âdetâ bir tiyatroyu andırıyor. Çünkü tıpkı tiyatro oyuncuları gibi kostümlerini seçiyorlar, rollerini ezberliyorlar, sonra da bir yere toplanıp oyunlarını oynuyorlar. Bunu da zikir diye, âyîn diye yutturuyorlar.
Hazret-i Mevlânâ, bu gibi sûret-perestlere işâret ederek, asıl zikrin nasıl olması gerekdiğini şöyle tarif ediyorlar :
Zikir heyecan gösterip gürültü patırtı yapmak değildir
Bizim zikrimiz mezkûrumuza bağlanmakdır
Mezkûrunda kaybolan kimse zâkirdir
Kendinden geçer ve Hakk'la berâber olur
Malûm ya her şeyin bir zâhiri bir de bâtını vardır. Tarîkatlar da böyledir. Tarîkatlara mahsûs bir takım kıyâfetler, merâsimler filan hep işin kabuğudur, dışıdır, sûretidir. Gerçi bunlarda işin özüne delâlet eden pek çok işâretler, remzler filan vardır ama bugün bunlar da unutulmuşdur. Kabuk lâzımdır lâzım olmasına ama kabuk özü muhâfaza için lâzımdır. Öz yoksa kabuğa ne luzûm var ki. İçi boş ya da çürük bir ceviz düşünelim, kabuğu ne kadar sağlam olursa olsun, o cevizden kimseye bir fayda gelir mi? Onu o şekilde muhâfaza etmenin bir lüzûmu var mıdır?
Özü bırakıp sûretle uğraşmak eğer başka bir kasda mebnî değilse, ya ahmaklıkdan ya da çocuklukdan ileri gelir. Hazret-i Mevlânâ'nın o enfes teşbîhindeki gibi, cevizin asıl faydası özünde olduğu hâlde, çocuklar onun kıymetini bilmez, kendilerine ayıklanmış ceviz içi verilse onu beğenmezler, yüzlerini ekşitirler de, kabuklu cevize bayılırlar. Neden? Kabuklu ceviz çıkır çıkır ses çıkarır, koz oyunu oynamaya yarar da ondan. İşte tarîkatın özünden bî-haber olup da yalnız kıyâfetiyle, merâsimiyle meşgûl olanların hâli, cevizin içini bırakıp dışıyla oynayan çocukların hâli gibidir.
Bir de bu işi kasıtlı olarak yapanlar var ki onların hâli çok daha fenâ. Onların ahvâlini de başka bir yazımızda anlatırız inşâallah.
Allah sizin sûretlerinize ve emvâlinize bakmaz, velâkin kalblerinize ve amellerinize bakar.
Hadîs-i Şerîf