13 Eylül 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, "Ben yevm-i kıyâmetde iki kişinin hasmıyım" yani düşmanıyım diyor.
Birincisi "karısına haksız yere eziyet ve cefâ eden erkeklerin hasmıyım" diyor. "Niye çorbayı pişirmedin" diye karını dövemezsin! Çorba pişirmek kadının vazîfesi değildir. Yaparsa sevâb alır, yapmazsa mes'ûl olmaz. "Bana niçin su vermiyorsun" diye itip sünemezsin. Verirse sevâb alır. Kadın dünyâya çocuk getirir fakat emzirmekle mükellef değildir. Emzirirse Allah ona hacc sevâbı verir, gazâ sevâbı verir. Onun için kadının üzerine fazla varma. Yokdan yere kadın dövmek, eziyet ve cefâ etmek, küfretmek, vurmak, hele yüzüne vurmak aslâ câiz değildir. Yüz mukaddesdir, yüzde âyât u beyyinât vardır. Tabii okuyabilen için. Görene, köre ne!
İkincisi "haksız yere gayr-i müslimlere eziyet cefâ edenlerin hasmıyım" diyor. Adam, vergisini veriyor, çalışıyor, kimseye bir zararı yok, sırf kâfir diye, hıristiyan diye üzerine bindiriyor, eziyet ve cefâ ediyor. Gözümle gördüm de onun için söylüyorum. Resûl-i Ekrem bunların hasmıdır. "Ama onlar kâfir" deyip onların hakkına elini uzatamazsın. Bak, babalarımız gayr-i müslimlere reâyâ demiş. Reâyâ demek, hakkına riâyet edilenler demekdir. Bir müslümanın hakkını gasbetsen, âhiretde onun bir çâresi vardır. Senin kıldığın namazı alırlar, tuttuğun orucu alırlar hak sâhibine verirler. Yeterse ne a'lâ yetmezse hak sâhibinin günâhını alırlar sana yüklerler. Fakat kâfir senin îmânına saldıracak çünkü onun îmânı yokdur. Çok müşkil. Aman ha!