Efendimizin konuşması gerek fesâhat bakımından gerek belâgat bakımından mükemmeldir. Önce fesâhat tarafına bakalım.
Efendimiz, "Ben Arabın en fasîh konuşanıyım" buyurmuşdur demişdik hatırlarsanız. Peygamberimiz, Arabistan'ın merkezi olan Mekke'de, Kureyş kabîlesinden zuhûr etmiş olmasına rağmen Arapçanın bütün lehçelerini mükemmelen bilirdi. Her kabîlenin kendine has lehçesiyle konuşur, bu yüzden herkesle kolayca anlaşırdı Efendimiz. Cümleleri çok düzgün kurardı Peygamberimiz, kelimeleri tâne tâne telaffuz ederdi. Herkes onun konuşmasını rahatça takîb edebilir, konuşduklarını kolayca anlar, hattâ ezberleyebilirdi. Konuşmasında en ufak bir zorlanma, tekleme, hatâ yokdu Peygamberimizin. Son derece tabîi, tekellüfsüz ve samîmî bir uslûb ile konuşurdu Efendimiz. Peygamberimiz dâimâ irticâlen konuşur yani önceden bir hazırlık yapmaz ve maksadını rahatça anlatırdı.
Belâgat tarafına gelince. Efendimiz, "Bana cevâmi'ul-kelîm verildi" buyurmuşlardır. "Cevâmiu'l kelîm", vecîz konuşmak, az sözle çok manâ ifade edebilmek demekdir. Efendimizin sözlerinde fazlalık, lüzumsuz tekrarlar, kafa karıştıran, manâyı bulanıklaşdıran şeyler yokdur. Her sözü açık, her ifâdesi berrakdır. Gereksiz ve abartılı ifâdeler de yokdur O'nun sözlerinde. Efendimiz, yapmacık konuşmaları sevmez, kendisi de seci yapmak için uğraşmazdı. Efendimiz konuşurken pek güzel teşbîhler ve istiâreler yapar, gerekdiğinde kinâyeli konuşur, bazen latîfe yapar, nükte yapar ve maksadını muhâtabına mükemmelen anlatırdı. Az konuşur, öz konuşur, muhâtabını tefekküre sevk edecek şekilde konuşurdu Peygamberimiz.
Efendimizin sözleri, vahy-i ilâhî olduğu için, tıpkı Kur`ân âyetlerinde olduğu gibi pek çok manâlar çıkarmak mümkündür O'nun sözlerinden. Herkes kendi mertebesine göre bir manâ çıkarır O'nun sözlerinden. Hadîs-i şerîflerin pek çoğunda şöyle bir husûsiyyet vardır ki, avâma hitâb eden manâsı ayrıdır, havâssa hitâb eden manâsı ayrıdır, hâssü'l-havâssa hitâb eden manâsı apayrıdır aynı hadîsin.
Efendimizin bazı sözleri elfaz bakımından çok kısa olmasına rağmen, manâ bakımından çok zengindir, çok derindir. Bu yüzden bunların çoğu, müslümanlar arasında darb-ı mesel hâline gelmişdir. Herkesin ezberleyip aklında tutabileceği, ömrü boyunca istifâde edebileceği, düstûr edineceği sözlerdir bunlar. Bu sözlerdeki fesâhat ve belâgati Arapçaya âşinâ olmayanlar da farkedecekdir. Arapçaya âşinâ olanlar ise, bunların hher birinin sehl-i mümteni kabîlinden sözler olduğunu hemen anlar. Bu tarz hadîs-i şerîfleri bir araya getiren âlimler olduğu gibi, bunları uzun uzun şerh ve îzâh eden âlimler ve ârifler de vardır. Şimdi bu özlü sözlere bir kaç misâl verelim :
- Ed-dînü nasîhatün : Dîn, samîmiyetdir.
- İnneme'l-a'mâlü bi'n-niyyât : Ameller ancak niyetlere göredir.
- El-mer'ü me'a men ehabbe : Kişi sevdiği ile beraberdir.
- El-hâyau mine'l-îmân : Hayâ îmândandır
- En-nedemü tevbetün : Pişmanlık tövbedir.
- Yedullahi me'a'l-cemâ'a : Allah'ın eli cemâat iledir.
- El-yedu'l-'ulyâ hayrun min yedi's-süflâ : Veren el alan elden hayırlıdır.
- Mâ 'âle meni'ktesad : İktisad eden fakir düşmez.
- Ed-dâllü 'ale'l-hayri ke fâ'ilihî : Hayra vesîle olan onu yapan gibidir.
- Accilû bi's-salâti kable'l-fevt Accilû bi't-tevbeti kable'l-mevt : Vakti geçmeden namazı kılmakda, ölüm gelmeden tövbeyi yapmakda acele ediniz.
- Men gaşşe leyse minnâ : Aldatan bizden değildir.
- Ed-dünyâ mezrû'atü'l-âhire : Dünyâ âhiretin tarlasıdır.
- Hayru'n-nâs men yenfa'u'n-nâs : İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.
- Seyyidü'l-kavmi hâdimühüm : Bir topluluğun efendisi ona hizmet edendir.
- Utlubu'l-'ilme mine'l-mehdi ile'l-lahdi : İlmi beşikden mezara kadar tahsîl ediniz.
- İrhemû men fi'l-ard yerhamuküm men fi's-semâ : Yerdekilere merhamet ediniz ki gökdekiler de size merhamet etsin.
- Es-salâtü 'imâdü'd-dîn : Namaz dînin direğidir.
- En-nezâfetü mine'l-îmân : Temizlik îmândandır.
- El-islâm husni'l-ahlâk : İslâm güzel ahlâkdır.
Allahümme salli 'alâ seyyidinâ Muhammedin-in-nebiyyi'l-melîh sâhibü'l-makâmü'l-a'lâ ve'l-lisâni'l-fasîh.