Peygamberimizin Nüktedanlığı

12 Ekim 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

http://schemas.google.com/blogger/2008/kind#post

Peygamberimiz zaman zaman latîfe yapardı, nüktedandı Efendimiz. Ne var ki şaka yaparken bile dâimâ hakîkati söylerdi Efendimiz, hiç yalan söylemezdi. Şakanın câiz olduğunu şöyle beyân buyurmuşdu Efendimiz, "Allah doğru söyleyen şakacıyı, şakasından dolayı hesaba çekmez". Çirkin şakalara müsâade etmezdi Peygamberimiz, korkutucu şakaları, içinde yalan olan şakaları tasvîb etmezdi Efendimiz. Yine insanı küçük düşüren, utandıran, alaycı şakaları men etmişdir Peygamberimiz. 


Peygamber Efendimiz’in (asm) şakalarından birkaç misal


Deve yavrusu:


Bir adam Peygamber Efendimiz’e (asm) gelerek:


“Ey Allah’ın Resulü (asm)! Beni bir deveye bindir!” dedi.


Peygamber Efendimiz (asm) de:


“Ben seni devenin yavrusuna bindireceğim! dedi. Adam:


“Ey Allah’ın Resulü (asm), ben deve yavrusunu ne yapayım ona binilmez ki!” deyince Peygamber Efendimiz (asm):


“Acaba deveyi deveden başka bir mahluk mu doğurur?” buyurdular. (Tirmizi, Ebu Davud)


Enes (ra), Resulullah’ın (asm), kendisine:


“Ey Zü’l-üzüneyn (iki kulaklı)” diye hitap ettiğini, bu sözüyle şaka yapmayı kastettiğini rivayet etmiştir.” (Tirmizi, Ebu Davud)


Yaşlılar cennete giremez:


Yaşlı bir kadın bir gün Hz. Peygamber'e (asm) geldi ve:


"Ey Allah Resulü! Benim için dua et de cennete gireyim." dedi. Hz. Peygamber (asm):


"Cennete yaşlı kadınlar girmeyecek" buyurdu. Yaşlı kadın neye uğradığını şaşırarak büyük bir üzüntü içinde ağlayarak geri döndü. Hz. Peygamber (asm) ashabına:


"Ona söyleyin yaşlı kadınlar cennete yaşlı olarak değil, genç olarak girecekler." buyurdu. (İmam Tirmizi, Peygamberimiz'in Şemaili)


Kardeşinin karnı yalancıdır:


Yine bir gün bir kişi gelerek:


"Kardeşimin karnında bir sertlik ve ağrı var" dedi. Hz. Peygamber (asm) de ona:


"Bal şerbeti içir." buyurdu. Adam gittikten bir süre sonra tekrar geldi ve:


"Bal şerbeti içirdim ama rahatsızlığı devam ediyor." dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (asm), yine bal şerbeti içmesini tavsiye etti. O kişi üçüncü kez geldi ve yine aynı cevabı aldı. Dördüncü defa gelince Hz. Peygamber (asm):


"Allah doğrudur. O Kuran-ı Kerim'de balda şifa olduğunu bildiriyor. Ama kardeşinin karnı yalancıdır. Git tekrar bal şerbeti içir." buyurdu. Gitti tekrar içirince bu defa şifa buldu. Midedeki bozuk madde fazla olduğundan ancak dördüncüde iyice temizlendikten sonra sertlik ve ağrı sona ermişti. (Son Peygamber Hazreti Muhammed, Mevlana Şibli)


Bu köleyi satıyorum, var mı alan?:


Peygamberimiz’in (asm) bir başka latifesini de Enes Bin Malik'ten (ra) dinleyelim:


"Çöl halkından Zahir adında bir adam vardı. Zahir Peygamberimiz’e (asm) her gelişinde kendi yetiştirdiği ürünlerden hediyeler getirirdi. Şehirden çöle döneceği zaman da, Peygamber Efendimiz (asm) ihtiyacı olan şeylerle onun heybesini doldururdu. Gelen hediyelere bu şekilde karşılık verdikten sonra da şöyle buyururdu:


"Zahir bizim çölümüz, biz de onun şehriyiz."


Peygamberimiz (asm) Zahir'i çok severdi. Halbuki Zahir hiç de güzel değildi. Fizikî olarak son derece çirkin bir adamdı.


Bir gün pazarda çölden getirdiği malları satmaya çalıştığı bir sırada Peygamber Efendimiz (asm) gitti, sessizce yaklaştı, Zahir'i arkasından kucakladı ve elleriyle gözlerini kapadı.


"Zahir tutanın kim olduğunu göremiyordu. Tutan kimse bıraksın.”diye çabalamaya başladı. Bu arada göz ucuyla arkasından tutanın Efendimiz (asm)olduğunu anlayınca sırtını Peygamberimiz’in (asm) göğsüne iyice dayamaya başladı.


"Zahir'in bu neşeli hareketinden hoşlanan Peygamber Efendimiz (asm) yüksek sesle:


"Bu köleyi satıyorum, var mı alan?' diye seslenmeye başladı.


Zahir boynu bükük, mahzun bir halde:


"Ya Resulullah, benim gibi değersiz bir köleye kuruş veren olmaz.” deyince Peygamber Efendimiz (asm):


"Hayır, ya Zahir! Sen Allah katında hiç de değersiz değilsin.” buyurdu. (İmam Tirmizi, Şemail) 






Şakaları




Enes b. Malik (ra):




"Rasûlullah Efendimiz, çocuklara karşı, insanların en çok şaka yapanı idi." (Taberanî, el-Mucemu's-Sagir, II, 39; İbnu'l Esir, en-Nihaye. III, 466).




"Peygamber Efendimiz, insanlar içinde, hanımlarına en çok şaka yapan kimse idi."  (İbn'ul Esir, en-Nihaye. III, 466; Gazali, İhya, III, 129) der.




Peygamber Efendimiz (asm); daha çok, çocuklara, hanımlarına, fakir fukara zümresine ve çevresinden sevgi bekleyenlere şaka yapmıştır.




"Arkadaşınla ağız kavgası yapma; ona şaka da yapma; bir söz verip tutmamazlık da etme!"




buyurunca, çevresindekiler tarafından:




"Ama ya Rasûlallah, siz de şaka yapıyorsunuz!" diye sorulduğunda:




"Evet, ben de şaka yaparım; fakat ben (şaka yaparken bile) sadece hakikati söylerim." (Buharî, el-Edeb'ül-Müfred, s.102, nu:265; Tirmizî, Sünen IV, 357, nu:1990).




cevabını vermişlerdir.




Enes b. Malik (ra) anlatıyor:




"Peygamber Efendimiz bana, 'İki kulaklı!' diye hitabetti." (en-Nihaye, I, 34).




Tirmizî'nin hocası Mahmud b. Gaylan, kendi hocası Ebû Üsame'nin bu haberi açıklayıcı mahiyette: "Yani Hz. Peygamber, Enes'e şaka yapmıştır." dediğini söylemiştir.



 Resûl-i Ekrem Efendimiz'den rivâyet edilen birçok latîfeler vardır. Buhârî'deki bir hadîs-i şerîfde, Ebû Hureyre'nin naklettiğine göre, Ashâb-ı Kirâm, Peygamber Efendimize gelerek, "Ey Allah'ın Resûlü, siz de bizlere şaka yapıyorsunuz" dediler. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Evet ama ben, gerçek olandan başkasını söylemem" buyurdular. 


Birgün ensârdan yaşlı bir kadın Peygamberimize gelerek,  -Yâ Resulallah! Cennete girmem için bana duâ eder misiniz? dedi. Peygamber Efendimiz de, - Ey falancanın annesi! Sen bilmiyor musun, kocakarılar cennete giremez! deyince, kadın ağlay arak arkasını dönüp gitti. Bunun üzerine Efendimiz gülerek sahabîlerinden birine, - Gidin ona, cennete yaşlı hâliyle giremeyeceğini (yani genç bir kadın olarak gireceğini), nitekim Allah Teâlanın "Biz o eşleri yepyeni bir yaradılışla yaratıp, sûret ve sîretlerini son derece güzelleştirdik. Onları, eşlerine düşkün ve yaşıt bâkireler kıldık" buyurduğunu söyleyin, dedi.

Enes ra anlatıyor : Bir defasında Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem bana, "Ey iki kulaklı!" diye takılmıştı.

Peygamberimiz kimsesiz, fakir, yoksul, herkesin yüz vermediği, ilgilenmediği insanlarla küçük şakalar yapar, kalblerini kazanırdı. 

Enes bin Mâlik anlatıyor :

Bir gün adamın biri Peygamber Efendimizin huzûruna geldi ve kendisinden bir binek hayvanı istedi. Peygamberimiz ona : 

- Peki, sana bir dişi deve yavrusu vereyim mi? diye takıldı. 

Adamcağız,"Yâ Resulallah, ben sizden bir binek istiyorum, dişi deve yavrusunu ne yapayım" deyince Peygamber Efendimiz gülerek :

- Bütün develer dişi deve yavrusu değil midir? buyurdu.

Peygamberimizin dadısı ve Zeyd bin Hârise'nin hanımı Ümmü Eymen, bir gün Peygamber Efendimize gelir ve onu evine davet eder : 

- Yâ Resûlallah, beyim sizi davet ediyor.

- O da kim, hani şu gözlerinde beyazlık olan adam mı?

 - Beyimin gözlerinde beyazlık yok yâ Resulallah! 

- Evet, gözlerinde beyazlık var.

- Vallahi yok yâ Resûlallah. 

- Hiçbir insan yoktur ki, gözlerinde beyazlık bulunmasın!

SATILIK KÖLE

Peygamberimizin bir başka latifesini de Enes bin Mâlik'den dinleyelim: 

Çöl halkından Zâhir adında bir adam vardı. Zâhir Peygamberimize her gelişinde kendi yetiştirdiği ürünlerden hediyeler getirirdi. Şehirden çöle döneceği zaman da, Peygamber Efendimiz ihtiyacı olan şeylerle onun heybesini doldururdu. Gelen hediyelere bu şekilde karşılık verdikten sonra da şöyle buyururdu : 

 - Zâhir bizim çölümüz, biz de onun şehriyiz.

Peygamberimiz Zâhir'i çok severdi. Halbuki Zâhir hiç de güzel değildi. Hattâ çirkin bir adamdı. 

Bir gün pazarda çölden getirdiği malları satmaya çalıştığı bir sırada Peygamber Efendimiz gitti, sessizce yaklaştı, Zâhir'i arkasından kucakladı ve elleriyle gözlerini kapadı. Zâhir tutanın kim olduğunu göremiyordu. Tutan kimse bıraksın diye çabalamaya başladı. Bu arada göz ucuyla arkasından tutanın Efendimiz olduğunu anlayınca sırtını Peygamberimizin göğsüne iyice dayamaya başladı. Zâhir'in bu neşeli hareketinden hoşlanan Peygamber Efendimiz yüksek sesle :

- Bu köleyi satıyorum, var mı alan? diye seslenmeye başladı. 

Zâhir boynu bükük, mahzûn bir halde :

Yâ Resûlallah, benim gibi değersiz bir köleye vallahi kuruş veren olmaz deyince, Peygamber Efendimiz : 

- Hayır, yâ Zâhir, sen Allah katında hiç de değersiz değilsin, buyurdu.

 AĞRIYAN GÖZ İLE YENEN HURMA

Hz. Süheyb anlatıyor : 

Gözüm ağrıdığı halde hurma yiyordum. Bunu gören Hz. Peygamber: "Gözün ağrıdığı halde hurma mı yiyorsun?" dediler. Ben de: "Ey Allah'ın Rasûlü, ağrımayan tarafla yiyorum" cevabını verince Rasûlullah’ın azı dişleri görünecek derecede tebessüm ettiğini gördüm.

P

Listeye geri dön