Peygamberimizin Üç Basamaklı Minberindeki İşâretler

10 Şubat 2020 tarihinde yayınlanmıştır.

İhlas
Minber, hutbe okunan câmilerde, hatîblerin üstüne çıktıkları basamaklı bir yapıdır ve menşei Peygamber Efendimizin tatbîkâtına dayanır. Resûl-i Ekrem Efendimiz, hutbelerini önceleri hiç bir yükselti kullanmadan, ayakda durup bir hurma kütüğüne yaslanarak okurlardı. Sonradan cemaat çoğalınca tek basamaklı bir kerpiç setin üstüne çıkarak okumaya başlamışlar ve nihâyet cemaat iyice kalabalık hâle gelince üç basamaklı basit bir minber yaptırmışlar ve hutbelerini o minber üzerinde okumaya başlamışlardır. 

Cemaate hitâb etmek için yüksek bir yere çıkmakdan maksad, sözün herkese ulaşmasını sağlamak, hatîbin herkes tarafından görünmesini sağlamak ve böylece hitâbetin tesirini arttırmakdır. Bunu da herkes akıl edebilir ama bu işin zâhirî tarafıdır. Her şeyin bir zâhiri olduğu gibi bir de bâtını,  hattâ bâtınının da bâtını vardır. Bâhusûs Resûl-i Ekrem Efendimizin her sözünde ve her fiilinde nice derin hikmetler, nice derûnî ma'nâlar ve sırlar vardır. Peki öyleyse Efendimizin minberinin üç basamaklı olmasının hikmeti nedir?

Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbn Arabî Hazretleri, minber-i nebîdeki basamaklardan her birinin esmâ-yı ilâhînin bir mertebesine işâret ettiğini söylemişlerdir. Şeyhü'l-Ekber Hazretlerinin beyânına göre, birinci basamak zâtî isimler mertebesine, ikinci basamak tenzîhî isimler mertebesine, üçüncü basamak ise esmâ-yı ef'âliyye mertebesine işâret eder ki bu mertebeler dışında başka mertebe yokdur. Bu itibarla minberin üç basamaklı olması, Resûl-i Ekrem Efendimizin esmânın kâffesine mazhar olduklarına işâretdir. Diğer bir ifâde ile, bu basamaklardan her biri, tevhîdin bir mertebesine yani tevhîd-i ef'âl, tevhîd-i sıfat ve tevhîd-i zât mertebelerine işâret eder.

Şeyhü'l-Ekber Hazretlerinin bu îzâhı, Resûl-i Ekrem Efendimizin gerçek vârisleri olan ehlullah hazerâtını alâkadar eder. Yani kâmil bir mürşid olabilmek için Resûlullah'ın hâline vâris olup bu mertebelere erişmiş olmak lâzımdır. Bu mertebelere erişmemiş olan kişi, ne kadar âlim, ne kadar âbid de olsa, halkı Hakk'a götüremez, mürşid-i hakîkî olamaz.

Minber-i nebînin basamakları başka ma'nâlara da gelir. Zîrâ evliyâullahın mertebesine erişemedikleri halde hutbe okumak üzere minbere çıkan hocaefendiler de, Resûlullah'ın makâmında bulunmakdadırlar. Nitekim minber için öteden beri "Makâm-ı Muhammediyyet" tabiri kullanılmışdır. Demek ki minbere çıkan zâtın, o makâmın hakkını vermesi lâzımdır. Bu itibarla bakıldığında minber-i nebînin basamaklarını şöyle de îzâh edebiliriz :
Cemaatin ilmi de, ameli de olmayabilir, hattâ îmânı da şübheli olabilir, buna da hiç şaşılmaz. Hocaefendilerin vazîfesi, gâfil halkı uyandırmak, halkı hak yola davet etmek, halka îmânı ve islâmı ve ihsânı ta'lîm etmek, Hakk'a ibâdeti ve güzel ahlâkı tavsiye etmekdir. Bir hocaefendinin buna muvaffak olabilmesi yani sözünün tesirli olabilmesi için, cemaatden birkaç basamak yukarıda olması lazımdır. Yani gerek ilim, gerek amel, gerek ahlâk bakımından onlardan üstün olması gerekir. Eğer böyle değilse ağzını hiç açmaması, hiç konuşmaması lâzımdır. Zîrâ söyledikleriyle amel etmeyenler için çok büyük bir husrân ve pek çetin bir azâb vardır.

'Ârif-i billah olan dünyâyı pinhân eylemez
'Âlim-i rabbânîdir 'ahdine noksân eylemez
Fikr-i fâsidden geçer eyler 'ibâdet cân ile
Sâfîdir kalbi anın kesretde seyrân eylemez
Aç gözün dinle de gör sırr-ı ilâhîden haber
Mazhar-ı zât olmayan gün gibi devrân eylemez
Kutb-i irşâd-ı velîdir bu kemâlin sâhibi
Gayr-ı Hakk'da cânını ol bend ü zindân eylemez
Listeye geri dön