11 Aralık 2022 tarihinde yayınlanmıştır.
Resûl-i Ekrem Efendimizin husûsiyyetlerinden, O'nun yüce ahlâkından bahsederken O'nun zâhirî ahvâlinden, efâl ve harekâtından da bahsetmemiz lâzım. Onun için Peygamberimizin yeme içme âdâbından da biraz bahsedeceğiz.
- Efendimiz her yemekden önce ve sonra muhakkak ellerini yıkardı. "Yemeğin bereketi yemekden önce ve sonra elleri yıkamakdır" buyururlardı. "Kim Allah'dan, evinin bereketini artırmasını isterse yemekden önce de sonra da elini yıkasın" buyurmuşlardır. Modern ilmin, temizliğin ve hijyenin ne olduğunu keşfetmesi için asırlar geçdi. Malûm ya hastalıkların çoğu, temizliğe riâyet etmemekden, pislikden kaynaklanır.
- Yine yemeğe başlamadan evvel muhakkak besmele çekerdi Peygamberimiz. "Biriniz yemek yerken 'Bismillah' desin, başda söylemeyi unutursa, 'Bismillahi fî evvelihî ve âhirihî desin" buyurmuşlardır. Bunun manâsı, "Başı için de sonu içinde de Bismillah" demekdir. Yani yemek yerken de Allah'ı zikretmeyi, Hakk'dan gâfil olmamayı tavsiye ederdi Efendimiz. Zîrâ nimeti vereni unutmak büyük bir gafetdir. Nimeti vereni unutmayan, yediği nimetin bereketini görecekdir, nimert ziyâdeleşecekedir. Bir gün Efendimiz ashâbından altı kişi ile beraber yemeğe oturmuşlardı. Bir bedevî geldi, ortadaki yemeği iki lokmada bitirdi. Bunun üzerine şöyle buyurdu Cenâb-ı Peygamber, "Eğer o adam besmele çekseydi yemek hepinize yetecekdi".
- Efendimiz yemeğe tuz ile başlanmasını tavsiye buyururlardı.
- Önünden yemek, başkasının önündekine el uzatmamak da Efendimizin sünnetindendir. O devirde herkesin aynı kabdan yediği düşünülürse meselenin hikmeti anlaşılır.
- Sağ elle yerdi Peygamberimiz, sol elle yemeyi kerih görürdü. Tabii solaklar mazûrdur. Malum ya sol el, müslümanların tahâret için kullandıkları eldir.
- Efendimiz yemeği oturarak yer ama bir şeye dayanmazdı Peygamberimiz. "Ben bir kulum, onun için kul gibi oturur, kul gibi yerim" derdi Efendimiz. Bir yere kurularak, yayılarak yemek yemeği kerih görür, "Bir yere dayanarak yemek yemeyiniz" buyururlardı. Zîrâ nefsine tapanların, yemek için yaşayanların yapacağı işdir, yayılarak, kurularak yemek yemek. Mü'min, yemek için yaşamaz, yaşamak için yer.
- Çarşıda pazarda yemek yemeği tavsiye etmezdi Peygamberimiz. Herkesin gözü önünde yemek yemekde büyük mahzûrlar vardır çünkü. Gören imrenir, iştahı kabarır, isteyemez. Alenî olarak yemek yiyen yediğinden görenlere tattırmazsa, yediği içdiği onulmaz hastalıklara sebeb olur.
- Tek başına yemek yemezdi Efendimiz. "Allah'ın en sevdiği yemek, üzerinde ellerin çoğaldığı yemekdir" buyurmuşlardır. Birileri "Yâ Resûlallah, yemek yiyoruz ama doymuyoruz" deyince, "Herhalde siz ayrı ayrı yiyorsunuz" buyurdular. "Evet" deyince, "Beraber yiyin ve Allah'ın adını anın ki yemeğiniz bereketlensin" buyurdular. Yemeğin bereketi hakkında şöyle buyurdular :"İki kişinin yemeği üç kişiye, üç kişinin yemeği de dört kişiye kâfî gelir".
- Efendimiz ikrâmda bulunmayı, yedirmeyi, içirmeyi de çok sever ve ashâbını da buna teşvîk ederdi. "Rahmân'a ibâdet edin, yemek yedirin, bol selâm verin ki selâmetle cennete giresiniz" buyurdular.
- Peygamberimiz hiç bir yemeği beğenmezlik etmezdi, kusur bulmazdı, yemek seçmezdi, yemek sipariş de etmezdi yani bana şunu yapın bunu yapın demezdi, hazır bulduğunu yerdi Efendimiz. Bazı gıdaları tercih etmezdi Peygamberimiz meselâ sakatat türü şeyleri yemezdi.
- Efendimiz bir yemeği yemese de katiyyen kötülemezdi onu. Tabii haram olmayan, necis olmayan, zararlı olmayan şeylerden bahsediyorum. Bir gün kendisine kızartılmış keler ikrâm edilince, "Ben buna haram demem ama bizde bunu yemek âdet değildir. Onun için ben bunu yemem" buyurdular.
- Peygamberimiz soğan, sarımsak ve pırasa yemezdi ama bu onları hakir gördüğünden değildir, kötü kokudan dolayıdır. O, dâimâ insanlarla yüzyüze olduğu için, başkalarını rahatsız etmemek için bunları yemezdi. Hattâ "soğan, sarımsak gibi kokulu şeyleri yiyenler cemâate gelmesin" diye ashâbını îkâz buyurmuşlardı. Çünkü bunların kokusu insanları çok rahatsız eder.
- Tabakda yemek bırakmazdı Peygamberimiz, israf etmezdi hiç bir şeyi. Herkese de bunu tavsiye ederdi. Neden? Çünkü bir lokma ekmeğin insan kursağına girmesi için Allah yeri göğü yaratmış, bunlara kusursuz bir nizam vermiş, rüzgarlar esdirmiş, yağmurlar yağdırmış, ayı, güneşi bile insana müsehhar kılmış, 365 gün boyunca gördüğümüz görmediğimiz, bildiğimiz bilmediğimiz pek çok mahlûkât-ı ilâhiyye o bir lokma ekmeğin meydana gelmesi için çalışmış, çiftçinin elleri nasır tutmuş, değirmencinin beli bükülmüş, fırıncının alnı terlemiş, daha pek çok kimse türlü türlü zahmetlere katlanmış ve en nihâyet o lokma bizim önümüze gelmişdir. O lokmayı çöpe atmak büyük bir gafletdir, küfrân-ı nimetdir.
- Aşırı sıcak yemeği de tavsiye etmezdi Peygamberimiz, "Yemeği soğutun. Zîrâ sıcak yemek, bereketsiz olur" buyururlardı. Sıcak yemenin, sıcak içmenin çok zararlı olduğu asırlar sonra keşfedildi.
- Efendimizin yeme içme âdâbında en dikkat çekici olan taraf O'nun dâimâ az yemesidir. Acıkmadan sofraya oturmaz, doymadan kalkardı Peygamberimiz. Bunun ne kadar faydalı olduğunu ancak yirminci asırda keşfedebildi modern bilim. Bu da işin sağlıkla ilgili olan tarafı yani maddî tarafı. Bir de işin manevî tarafı var ki o da apayrı bir mevzû. Çünkü çok yemenin maddî zararları kadar manevî zararları da var. Fazla yemek içmek, insanı gaflete, rehâvete düşürür, ibâdetden, zikrullahdan alıkoyar, nefs-i emmareyi azdırır, insanı süfliyyâta meyl etdirir. Onun için Efendimiz, "Âdemoğlu karnından daha kötü bir kabı doldurmamışdır. İnsana belini doğrultacak birkaç lokma yeter. Mutlakâ bundan fazla yemesi îcâb ederse, midesini üçe bölsün. Üçte birini yemek, üçte birini su, üçte birini de havaya ayırsın" buyurmuşlardır.
- Yiyeceklere, içeceklere üfürmeyi de men etmişdir Peygamberimiz. Neden? Bu hem hijyen kâidelerine uymaz hem de sevimsiz bir davranışdır. İnsanın ağzından çıkan tükürük zerreleri etrafa saçılır. O devirde herkesin aynı kabdan yediği düşünülürse meselenin hikmeti daha iyi anlaşılır.
- İçecekleri üç nefesde içerdi Peygamberimiz. Her husûsda teennî ile hareket ederdi Efendimiz, acele etmezdi. Zâten sıhhata uygun olan da budur.
- Herkes doyup yemekden el çekinceye kadar sofranın kaldırılmamasını tavsiye ederdi Peygamberimiz. Eğer acele edilirse, utangaç bir kimse, doymadığı hâlde yemekden kalkmış olur çünkü. Şu ince düşünceye, zarâfete bakınız.
- Peygamberimiz yemeğin sonunda dâimâ hamd eder ve hamd etmeği tavsiye ederdi. "Allah, yiyip içdikden sonra kendisine hamd eden kimseden râzı olur" buyurmuşdur Peygamberimiz.
- Yine yemekden sonra elini yıkadığı gibi ağzını da yıkardı Efendimiz. Malûm ya, ağız temizliğine ve diş temizliğine çok dikkat ederdi Efendimiz.