12 Ağustos 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri, bu kıssayı yeri geldikçe hep anlatırlardı, kitâblarından birine de koymuşlardı. İhlâs ile yapılmayan işlerin makbûl olmayacağını ve netîcesiz kalacağını gösteren ibretli bir hikâyedir bu :
Bir zâhid var idi, odunculuk yapardı. Onunla geçinir idi. Kendi köyüne yakın bir putperest kavim vardı. Bunlar bir sakız ağacına ibadet ederlerdi. Bu sakız ağacını, Allah'a ortak koşarlardı. Sofu, bu ağacı kesip pazarda satmağa niyet etdi. "Allah diye tapdıkları ağacı, Allah rızası için keseyim de, görsünler" deyip o köye doğru yol aldı. Yolda bir kimse, sofuyu karşılayıp nereye gitdiğini sorduğunda, sofu, "Bu ahmak herifler Allah diye bir ağaca tapıyorlar. O ağacı kesip, pazarda satacağım" dediğinde, o kimse, "Ben Şeytan'ım, sana müsaade etmem, bu işi yapdırmam" dedi. Sofu bu adamdan bu sözü işitdiği gibi, "Yaaa! Sen Şeytan mısın? Senden çekdiğimiz nedir" diyerek onun üstüne çullandı ve Şeytan'ı bir saman çöpü gibi yere vurdu. Üstüne çıkdı, basdırdı. "Şimdi seni öldüreyim de, bu halkı senin şerrinden kurtarayım" dediğinde, İblis, "Ey sofu, sen beni öldüremezsin, bana kıyâmet gününe kadar mühlet verildi. Bunu yapmana imkan yokdur, gel bu işden vazgeç. Sen günde birkaç kuruş kazanıp, kıt kanaat geçiniyorsun. Bu ağacı kesrnekden vazgeç. Eğer böyle yaparsan ben sana günde bir altın lira veririm. Hem sana ne bundan? Sen ne karışıyorsun? Böyle şeyleri, dünyada, düzeltecek sen mi kaldın?" dedi. Sofu, "Sen yalan söylüyorsun. Sen adama altın mı verirsin?" deyince, Şeytan yemîn etdi, "Hergün, bir altını yastığının altına bırakacağını sofuya va'd etdi. Sofu, "Va' d etdiğin parayı getirmezsen sen bilirsin" dediğinde Şeytan, "Zoru yok ya. Getirmezsem, gider ağacı kesersin" dedi ve bu sözleşme üstüne ayrıldılar.
Sofu evine geldi. Hayatından memnundu. Sabahleyin kalkdı. Yastığının altında bir altın buldu. "Artık çalışmak yok, her gün bir altın gelecek" diye düşündü. Ertesi günü kalkdı, yastığının altına bakdı, para yok. Hasırı kaldırdı, döşemeyi sökdü, para yok. Fenâ halde âsâbı bozulmuşdu. "Ben sana göstereyim" deyip yola koyuldu. Yolda tam aynı yerde Şeytan ile karşılaşdı. "Seni yalancı İblis! Seni düzenbaz kâfir!" deyip Şeytan'ın söz söylemesine meydan bırakmadan üzerine yüklendi. Fakat sanki bir kayaya çarpmışdı. Bu sefer Şeytan, sofuyu bir saman çöpü gibi yere vurdu, üstüne oturdu. Evvelki gün, sofunun Şeytan'ı yere vurmasından sonra bu nasıl olurdu? Sofu şaşırmış, bu işe çok içerlemişdi. Şeytan güldü, "Neden böyle olduğuna şaşıyorsun değil mi?" dedi. "Bak, ben sana söyleyeyim. Sen dün Allah rızâsı için geliyordun. Yalnız beni değil, dünyada bulunan bütün şeytanları bile yere sererdin. Allah için çarpışan muhakkak gâlib gelir. Bugün sen Allah için değil, para için geliyorsun. Onun için mağlûb oldun" dedi.
Efendi Hazretleri kıssayı anlatdıkdan sonra buyuruyorlar ki :
Allah rızâsı için yapılan her işin nihayeti, gâlibiyetdir. Allah'la başlanan bir işin nihayeti kurumaz, ebter olmaz. Allah için yap. Her meşrû amelinle ona döneceksin. Her işine onun ismi ile başla. O senin rezzakındır. O yapdığın her işi görür ve bilir. Nerede olursan ol, O seninle beraberdir. Sen de O'nunla beraber ol. Her şeyden ibret al. Birine bak, fikreyle, birine bak şükreyle. Hiçbir şey bâtıl olarak yaratılmadı. Bir karınca bile seni Hakk'a götürebilir. "Yılan ne için yaratıldı?" deme, ne için yaratıldığının hikmetini ara. "Sineğe ne lüzum vardı?" deme, hikmetini sor.
www.muzafferozak.com