Râbıta Nedir?

26 Aralık 2017 tarihinde yayınlanmıştır.

Sofiyye
"ﺭﺍﺑﻄﻪ Râbıta" sözlükde, "bir şeyi bir şeye rabt eden, bağlayan şey" demekdir. Mecâzen "münâsebet, alâka, bağlılık" anlamındadır. Sôfiyye lisânında ise, sâlikin mürşidine sımsıkı bağlanmasını ifâde eder. Tasavvufun özü kayboldukça birçok tasavvufî tabir gibi bu tabir de ya anlaşılmaz ya da yanlış anlaşılır hâle gelmiş ve mes'elenin özünü bilmeyenlerin ileri geri konuşmalarına yol açılmışdır. 

Râbıta, bazı câhillerin zannettikleri gibi, sôfîlerin uydurduğu bir şey değildir, lafzı da ma'nâsı da doğrudan Kur`ân'dan alınmışdır. Râbıta, Sûre-i Âl-i Imrân'daki "يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اصْبِرُواْ وَصَابِرُواْ وَرَابِطُواْ وَاتَّقُواْ اللّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ Yâ eyyuhâllezîne âmenusbirû ve sâbirû ve râbitû vettekûllâhe leallekum tuflihûn" âyet-i kerîmesinde pek açık sûretde üstelik emir sîgasıyla zikredilmişdir.

Kur`ân-ı Kerîm'de râbıtaya işâret eden başka bir çok âyet-i kerîme de vardır. Meselâ Sûre-i Kehf'deki "وَاصْبِرْ نَفْسَكَ مَعَ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُم بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ وَلَا تَعْدُ عَيْنَاكَ عَنْهُمْ تُرِيدُ زِينَةَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَلَا تُطِعْ مَنْ أَغْفَلْنَا قَلْبَهُ عَن ذِكْرِنَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ وَكَانَ أَمْرُهُ فُرُطًا Vasbır nefseke meallezîne yed'ûne rabbehum bil gadâti vel aşiyyi yurîdûne vechehu ve lâ ta'du aynâke anhum, turîdu zînetel hayâtid dunyâ ve lâ tutı' men agfelnâ kalbehu an zikrinâ vettebea hevâhu ve kâne emruhu furutâ" âyet-i kerîmesi râbıtaya pek açık şekilde işâret eder. Râbıtaya işâret eden diğer bir âyet-i kerîme, Sûre-i Tevbe'deki "يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَكُونُواْ مَعَ الصَّادِقِينَ" âyet-i kerîmesidir. Diğer bir âyet-i kerîme, Sûre-i Âl-i Imrân'daki "قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ Kul in kuntum tuhibbûnallâhe fettebiûnî yuhbibkumullâhu ve yagfir lekum zunûbekum, vallâhu gafûrun rahîm" âyet-i kerîmesidir.

Gerek Kur`ân-ı Kerîm'den gerek büyük mürşidlerin Kur`ân'dan aldıkları nûr ile söylediklerinden anlıyoruz ki râbıta, Allah'a giden yolda, bir rehbere yani bir mürşid-i kâmile sımsıkı bağlanmak, tıpkı uçurumun kenarında yürüyen bir kişinin sağlam bir dala tutunması veya gözleri görmeyen bir insanın gözleri gören bir arkadaşının koluna girerek gideceği yere gitmesi gibi seyr-i sülûk ederken emniyet içinde yol alması ve gâyesine ulaşmasıdır.

Sôfiyye lisânında "El ele, el Hakk'a" diye bir tabir vardır ki râbıtanın hakîkatini pek güzel ifâde eder. Her ne kadar sâlik, önce mürşidi ile râbıta kurarsa da, bu râbıta silsile yoluyla tâ Hazret-i Peygamber'e ve Allah'a kadar ulaşır. Tarîkat ehlinin icâzetnâmelerindeki silsileleri bu şekilde tertîb etmelerinin hikmeti de budur. Râbıtadaki sırra işâret eden büyük velî Kuşadalı İbrâhim Halvetî Hazretlerinin şu beyânını da mutlakâ okuyunuz

Büyük mürşid Abdurrahman Sâmî Saruhânî Kuddise Sırruh Hazretlerinin râbıtayı etrâfını câmi' ve ağyârını mâni' şekilde yani mükkemmelen beyân ettiği iki nutk-i şerîfini de aşağıdaki bağlantılardan okuyabilirsiniz.


1
Çeşme-i iksîr-i 'aşk-ı Kibriyâ'dır râbıta
Cezbe-i nûr-i celîl-i Mustafâ'dır râbıta

2
Zât-ı Hakk'dan feyz-i zâtî-yi Hudâ'dır râbıta
Enbiyâ mîrâsı nûr-i Mustafâ'dır râbıta
Listeye geri dön