Ramazân-ı Şerîf ve Aşk

10 Haziran 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

İftar
Bilindiği gibi âşıkların âlâmetlerinden biri de yemekden içmekden kesilmekdir. Aşka mübtelâ olanlar sevgilinin hasretiyle yemeyi içmeyi unutur, sararır ve solar. Oruçlunun yemekden içmekden kesilmesi ve sararıp solması da tıpkı bunun gibidir. Oruçlunun susuzlukdan yanması, âşıkın aşk ateşiyle yanmasının remzidir.

İftar vaktine yakın dermânı kesilen oruçlunun "sekr-i sıyâm" denilen ma'nevî hâli de âşıkın ma'şûkunun hayâliyle yaşadığı aşk sarhoşluğu gibidir.

Ramazan-ı Şerîf'de mü'minlerin bol bol  Kur`ân-ı Kerîm okuması ve dinlemesi de tıpkı âşıkın ma'şûkundan gelen bir mektubu aynı heyecanla defalarca okuması gibidir. Nasıl ki âşık, sevgilisinden gelen bir mektubu defalarca okur ve okumaya hiç doymazsa, Hakk'a âşık olan mü'minler de Kur`ân'a hiç doyamazlar.

İftar vakti, âşıkın ma'şûkuna kavuştuğu vuslat ânının remzidir. Nasıl ki sevgilisine kavuşan âşık düğün bayrâm eder, yer, içer, yedirir, içirir ve neşelenirse oruçlular da iftar vakti gelince yer, içer, yedirir, içirir ve sevinirler.

Ramazân-ı Şerîf gecelerinde kılınan terâvih namazları da âşıkın ma'şûkuna niyâzına misâldir. Nasıl ki bir âşık akşam olunca sevgilisinin kapısına gider ve onu göremese bile saatlerce o kapıda bekler, şiirler okur, şarkılar söylerse, Hakk'a âşık olan müminler de bazen evlerinin bir köşesinde bazen camilerde huzurullaha durup el bağlar niyâz ederler.


Aşk-ı uşşâk vuslata akreb tarîkin sırrıdır
Zehr-i sevdâ-yı sivâ kimyâsıdır tiryâk-ı aşk
Listeye geri dön