30 Mart 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri bu kıssayı her Ramazan anlatırlardı :
Vaktiyle bir mecûsînin yani ateşperestin çocuğu ekmek almış, sokağa çıkmış, müslüman mahallesinde. O mecûsî çocuğu tutmuş kulağından, demiş, "Müslümanlar oruçlu, ayıpdır, git içeride ye" demiş. Ateşe tapıyor, yani Allah'a şirk koşuyor, böyle bir adam, çocuğunu müslümanlar arasında ekmek yemekden men ediyor.
Söylemeden geçemeyeceğim, geçen akşam iftara davet etdiler, bir davete çağırdılar beni, mecbûren gitdim oraya. İftar vaktinde herif cigara içiyor, iftara gelmiş, cigara içiyor. Böyle terbiyesiz insanlar var. İnsan oruçsuz da olsa, orada bulunan oruçlulara hürmeten içmemesi lâzım gelir. Söyleyecekdim, o bana şu cevâbı verecek, biliyorum ben, "Kalbim temiz" diyecek o. Kalbi çok temizdir onun! Cigara içiyor iftar vaktinde, üç dakîka kalmış iftara, duâ ediyoruz biz sofranın başında, o cigara içiyor.
Ateşperest bu! Ateşperest çocuğunu tutmuş kulağından, içeriye sokmuş, "Ayıp" demiş, "müslümanlar oruçlu" demiş, "onların karşısında yeme" demiş.
"Küllü âtin karib", her gelici yakındır. O zaman gelmiş, mecûsînin sayılı nefesleri dolmuş, ecel yastığına baş koymuş. Melekü'l-mevt gelmiş yanına, rûhunu kabz etmeğe. Allah Melekü'l-mevt'e emr ü fermân buyurmuş, "Yâ Melekü'l-mevt, onun rûhunu mecûsî olarak kabz eyleme. O benim Ramazan'ıma ve mü'minlere hürmet etdi, ona binâen onun rûhunu islâm olarak kabz eyle" demiş.
Sonra o mecûsîyi rüyâda görmüşler o şehrin ileri gelenleri yani manevî rütbelileri. İleri gelen deyince aklına şu, bu rütbeli gelmesin, manevî rütbeli bunlar. Senin kapında uşak diye durur, Allah indinde pâdişahdan daha yücedir o, Allah'a daha karîbdir. Sana hizmet eder o. Kapıda kul vardır sultandan içeri. Rütbeyle değildir.
"Efendim, büyük adam olursa velî olamaz mı?" Olur. Adl ile kâim olursa, oturduğu iskemlenin mesûliyyetini idrâk ederse, ibâdullahın işini görürse, o vakit Hazret-i Ömer'in sancağı altında haşrolur. Yooo böyle olmazsa, Firavun'la beraber. Hiç bakmazlar bile yüzüne. "يُعْرَفُ الْمُجْرِمُونَ بِس۪يمٰيهُمْ فَيُؤْخَذُ بِالنَّوَاص۪ي وَالْاَقْدَامِۚ yu'rafu'l-mücrimûne bi sîmâhüm fe yu'hazü bi'n-nevâsî ve'l-akdâm, mücrimler yüzlerinden bilinir, tepe saçından yakalanarak yüz üstü cehenneme atılır". Bitdi o kadar. Dünyâda elini öpdüğümüz, ayağa kalkdığımız, önümüzden geçinceye kadar böyle kıyamda durduklarımızın, kıyâmet gününde yılanlar gibi ayak altında süründüklerini göreceksiniz. "Tuuu! Ulan biz bu adamı büyük adam biliyorduk be! Bunu pâdişah biliyorduk, bunu reisicumhur biliyorduk, bunu kıral biliyorduk filan. Yazıklar olsun, eyvaaah! Elini öpdük, hoca biliyorduk, hoca biliyorduk, elini öpdük. Tuuu! Suratına tükürelim bu herifin. İçi dışı bir değilmiş meğerse". Yaaa, böyle.
Şehrin ileri gelenleri görmüş maneviyyâtda. Bakmışlar o mecûsî cennetde. "Sen ne arıyorsun cennetde, sen cennete giremezsin, mecûsîsin". "Öyleydim ama" demiş, "o Ramazan'a ihtiramın, hürmetim, oruca hürmetim, mü'minlere olan saygımdan dolayı, Allah benim rûhumu mecûsî olarak kabz eylemedi, bana îmân nasîb eyledi, îmân tâcını koydu başıma" demiş.
Bunun ters tarafı da var. Bak bir mecûsîyken Kur`ân'a, Kur`ân'ın nüzûl etdiği aya, ihtirâm etmesi, oruca ihtirâm etmesi, onun necâtına sebeb oldu, kurtuluşuna sebeb oldu yani. Ama böyle yapmayanların da felâketine sebeb olur sonra.