Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecellî ide Hakk
Pâdişah konmaz sarâya hâne ma'mûr olmadan
Allah'ın sevmediği huyları kalbinden çıkarmayan, tezkiye-i nefs yapmayan felâha nâil olmaz. Allah'ın sevmediği huylar. Sayacağız. Kibir. Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete girmez. Haber vereyim sana, müjde veriyorum. Kibirden murâdımız hakkı kabûl etmemekdir. Ammâ kibirliye karşı kibir sadakadır. Sözlerime çok dikkat et, yanlış anlama, oruçlu kafayla. İki, ucub. İbâdetine güvenme. Allah'a güvenmiyor, ibâdetine güveniyor. Namaz kıldığı hâlde. Bak bak bak, helâk oldu. Çünkü Şeytan insanı dışarıdan iğvâ edemezse, kandıramazsa, iç tarafına girer adamın.
Seyyidinâ Abdülkâdir geliyormuş, Ramazan'mış günlerden. Mürîdânı da var arkasında. Gelirken tabii harâretlenmişler iyice dervîşân ama ölüm hâlinde değiller.
Hep biliyorsun nefs aman inim inim inliyor. Bazısı da iple çekiyor bayram sabahını, içki içecek. Ağzını, mübârek ağzını, Allah'a istiğfâr ve tövbeyle tertemiz etdiği ağzını, kirletecek gene yeniden.
Bir emir çıkmış, "eftirû", Arapça yani "iftâr ediniz" diye. Hemen dervîşler sarılmışlar kırbaya su içmek için. Hazret-i Şeyh koşmuş, "Dur! Ne yapıyorsunuz siz!". "Emir geldi Allah tarafından". "Hayır! Allahu Teâlâ böyle cihetden, lafızlı, sesli, sözlü emir vermez. Bu şeytânîdir" dedi. Hakîkaten Şeytan zâhir oldu. İyi dinle! "Yâ Şeyh" dedi, "nereden bildin bu işin şeytânî olduğunu". "Üç şeyle bildim" dedi, "birisi fıkıh bilirim, birisi ilm-i tevhîd bilirim" dedi. "Bir adam ölüm hâline gelmeyince, orucunu açamaz. Ölüm hâline geldi mi oruçluyken, o vakit orucunu açabilir, Allah müsâade ediyor. Ölecek çünkü. İkincisi ilm-i tevhîd bilirim, sağdan, soldan Allah konuşmaz böyle cihetden. Harf ve savt ile de konuşmaz".
Allah'ın konuşması, haber vereyim mi size, cihetsiz, savtsız, sessiz Allah hitâb eder, Yâ Selâm esmâsıyla. Evvelâ "Yâ Selâm" diye gelir, sonra Allah hitâb eder sana, cihetsiz. Hiç oldu mu? Vâki oldu mu? Allah'ın kulusun, Muhammed ümmetisin, hiç vâki oldu mu, soruyorum! Yâ Selâm esmâsı ile gelir. Melâike eğer hitâb ederse, Kur`ân'dan âyet hatırına gelir senin. Kur`ân'dan âyet hatırına gelir, bir iş yapacağın vakitde.
"Cihetden münezzehdir Allah" dedi, "ondan bildim" deyince, "Mâşallah ne kadar ilminiz var" dedi "mâşallah mâşallah, hakîkaten âlim kişisiniz" deyince, "Sus kâfir" dedi, "beni ilmime mağrûr mu edeceksin! Sana ilim ne menfaat verdi!" dedi.
Haaa, evvelâ dışarıdan dürter, bakdı ki kandıramıyor, iç tarafa girer. "Namaz kılma" der, kılarsın. "Oruç tutma" der, tutarsın. Sonra iç tarafa döner. "Bak sen namazını kıldın, o kılmayan kâfirleri görüyor musun, oruç tutmayan o kâfirleri". Kollarını kabartırsın, ucuba düşersin, cehenneme yuvarlanırsın. Birine bak, şükreyle, birine bak fikret. Yiyenleri gördün mü, "Aman Yâ Rabbi, bana orucu nasîb etdin Yâ Rabbi, sana şükürler olsun. Ya ben de bunlar gibi bilmeseydim orucun kadr u kıymetini, yeseydim orucumu, ne olacakdı. Elhamdülillah Yâ Rabbi. Aman Yâ Rabbi. Beni yolundan ayırma Yâ Rabbi". Birine bak şükreyle, birine bak fikrer. Kâinâtda böyle olsun gözlerin. Bir gözün fikir, bir gözün şükür.
Evet, Bayram sabahı huzûra varanlar tertemiz, evlerine dönerler.
Kabire gitdiğin vakitde kabirleri ziyâret et. Otları yolma, otları yolma! Otlar tesbîh eder, kabire faydası vardır. Kabirlerin üstünü betonla örtmeyiniz, yağmur yağsın üzerlerine. Etrâfını çeviriniz ve çok para masraf etmeyiniz. Ahmaklar kendilerine kabir hazırlar, akıllılar kendilerini kabire hazırlarlar. Geberirsen sana bir çukur bulur seni sokarlar içeriye, merâk etme, meydanda kalmazsın. Kokarsın da onun için. Akıllılar, kendilerini kabire hazırlarlar. İbâdet ve tâatla, îmân ile, ihlâs ile, ihsân ile, ikrâm ile. Ahmaklar da kendilerine kabir hazırlar. Güzel yapdırır, mermerlerden, somakilerden filan. Zannediyor ki, üstünü tamir etmekle içi tamir olacak. Öyle biz çok kabir gördük, içerisi cehennem fırınlarından bir fırın olmuş yanıyor içerisi, avaz avaz bağırıyorlar içeride. Vallâhi ve billâhi eğer kabristandan gelen sesleri işitiniz, bir daha yemek yemezsiniz, gülemezsiniz, eşlerinizle cilve cümbüş yapamazsınız. Kabirleri ziyâret ediniz. Otları yolmayınız. Kur`ân okuyunuz. Ve düşününüz ki yakın bir zamanda siz de oraya mülâkî olacaksınız, mülâkî olacağız.
Câmiye geldiğin yolun aksi yolundan git, aynı yoldan gitme. Allah'a kasem ederim, Kur`ân'dan söylüyoruz, her basdığınız taşlar sizin hakkınızda şehâdet edecekdir. "Yâ Rabbi, abdestli olarak üzerimden zikrede ede mescide gitdi" diyecekdir yevm-i kıyâmetde. Yolları değişdiriniz onun için. Bir yoldan gidin, diğer yoldan gelin. Neden? Çünkü taşlar size şehâdet etsin. Bayram sabahı câmiye geliyorsun, tevhîd ederek, tesbîh ederek.
Câmiye çıkmadan evvel, biraz tatlı yiyeceksin. Oruç tutma sakın hâ! Kurban bayramında o. Kurban bayramında bir şey yenmez, kurban etiyle, kurbanı kesersin, etinden yersin. Allah nasîb etdiyse. Kurban kesmeye paran yoksa, kendini kesersin. Yani gözyaşınla. Allah sana da versin. Sen de kes. O zevki sen de tat. Tatlı yersin. Onun için Şeker Bayramı diyorlar. Şeker Bayramı diye bir bayram yokdur. Gül bayramı, hamursuz bayramı, onlar yahudilerde vardır. Bizde Ramazan Bayramı, yardım bayramıdır, yardım bayramı. Yardım edecek birbirine millet. Millet birbirini affedecek. Barışacak. Küskünler barışacaklar, affedecekler birbirlerini. Yoksulların gözyaşı silinecek. Senin önderin Muhammed Mustafâ böyle yapmış, öyle yapacaksın.
Diyor ki Enes. Size anlatmışdım Enes'i. Beş dakika daha bana müsaade edin, anlatacağım size bunu da, uzatıyorum belki canınız sıkılıyor ama, sıkılıyorsunuz ama. Enes Peygamber'in yanında senelerce kaldı. Annesi onu hediye etdi Peygamberimiz'e. Senelerce kaldı, "Ben yapdım yapmadım, Peygamber-i zîşân beni bir kere hırpalamadı" diyor, "bana acı söylemedi" diyor, "yapdığım oldu, yapamadığım oldu" diyor. Efendimizin güzel huyuna bak. "Bir Bayram sabahı gidiyoruz" diyor, "mescidden çıkdık, sahabeyle beraber giderken, bakdık çocuklar oynaşıyorlar. Temiz elbiseler giymişler, güzel elbiseler, oynaşıyorlar. Kenarda toz toprak içinde bir yavrucak oturmuş, boynunu bükmüş ağlayıp duruyor".
Resûl-i Ekrem, peygamberin yani, sallallahu aleyhi vesellem, çocuklara selâm verirdi ve onların başlarını okşardı. Hattâ onların başını okşadığını şuradan bilirlerdi, o çocuğun başı Peygamber tarafından okşanmış mı okşanmamış mı, okşandıysa gül kokardı çocuğun başı, saçları. Efendimizin kokusu gül kokusudur, pembe gül kokusu, mayıs gülü. Sallallahu aleyhi vesellem. Lâle, "Lâilâheillallah"a remzdir. Hepsinin ayrı ayrı remzleri var. İnşallah başka zaman anlatırız. Şimdi sırası değil. Çünkü birini söylerken birini unutacaksın sonra.
Sokuldu Peygamber çocuğun yanına geldi, "Es-selâmü aleyke yâ veledî, ey evlâdım, Allah'ın selâmı, selâmeti üzerine olsun". "Niçin ağlıyorsun?". Dedi, "Ben ağlamayayım kim ağlasın". "Bir şeyini mi aldılar?". "Hâşâ. Hiç bir şeyimi almadılar. Alanı almışlar. Babam gazâda şehîd oldu, ben babasız kaldım, kimsesiz kaldım, sokağa atdılar beni. Yatacak yerim yok benim. Kimse de bana zahîr olmadı. İşte buna ağlıyorum". "Arkadaşların oynuyor, niye oynamıyorsun?". "Onlar için bayram bugün, evet onlar oynuyorlar fakat bizim için azâb günü, biz fukarâyız, neyimize oynayalım yani. Neyimize oynayalım bugün. O zenginlerin bayramı o, vâriyetli kişilerin bayramı".
Efendiler! Mü'minlere iki ferah var. Birisi iftar vaktinde orucu açdığı vakitde feraha nâil oluyor, felâha nâil oluyor. Birisi Allah'ın cemâlini gördüğü vakitde. Bayram sabahı iltifât-ı ilâhîye mazhar olacaksın. "Ey kulum, yemedin içmedin, bugün ye ve iç, benim soframdasın" diyor Hazret-i Allah Celle Celâluhû.
Sakın hâ, temiz elbiseni siyaha, siyah kömür tozlarına bulama sakın hâ! İçkiyle, fışkıyla meşgûl olma, iyi değil. Nihâyeti iyi değil. Tımarhâneler, hastahâneler, hapishâneler hep içkicilerin çocuklarıyla, içki içenlerle dolu başdan aşağı. Hiç müslüman yok mu? Var. Bazı kazâ kurbanları da vardır, öyle de olabilir. Ama ekseriyâ, "İçmişdim, bilmiyorum ne yapdığımı, vurdum, kırdım, etdim". En güzel, muazzez şeyleri kırarsın. Beş milyar lira verseler, gel gavur ol diye, olmazsın. İçkiyle bir laf çıkar ağzından bedâva kâfir olursun, haberin bile olmaz. Yapma! Gel yalvarıyorum yapma! Bu ümmü'l-habâisdir yapma bunu, içme bu işi, terket bunu. Evvelâ içki arkadaşlarını terket, sonra bunu terkedeceksin arkasından. Namazcağızına başla bu sene. Haydi göreyim sizi. Haydi kahramanlar, göreyim sizi haydi. Bak sizden şahıs başına para istemiyorum, bilet de kesmiyorum câmiye geliyorsunuz diye. Niçin gayret ediyorum, su içinde kalıyorum, size hak kelâmı söyleyeyim, belki içinizden biriniz bu hakkı kabûl edeceksiniz. Felâha nâil olacaksınız, onun için uğraşıyorum. Peygamberler de böyle yapdılar. Onların yapdıklarını yapmaya çalışıyoruz. Onları taklîd ediyoruz yani. Diyorlar ki Peygamber'e, "Sen bizi küfürden islâma, zulmetden nûra götürdün, sana ne gibi iyilik edelim? Saraylar mı yapalım, kadınlarla mı evlendirelim seni?" "Hayır" diyor, "sizden hiç bir ecir beklemiyorum ben. Ancak ecrimi Allah'dan bekliyorum" diyor.
Mü'min kardeşlerim! Sakın Şeytan'a uymayın Ramazan'dan sonra, gelin yapmayın bu işi Bayram'dan sonra. Bayram günü sadakât ile, tevhîd ile, tesbîh ile, ibâdetle geceyi geçiriniz. Hele Bayram gecesi, mühim gecelerden bir gece. Allah'ın rahmetinin yağdığı, bütün beşeri kapladığı bir gece. İki Bayram gecesi. Şabân'ın on beşi, Receb Ayının birinci gecesi. Söylemişdim size, Hazret-i Hasan râvîsi. Hazret-i Peygamber'in hafîdi olan İmâm-ı Hasan râvîsi. Babası Ali'den işitmiş, Hazret-i Ali, hasenü'l-hasen olan Hazret-i Muhammed'den işitmiş, haber verdi bize. Söz veriyorsunuz değil mi inşâallah.
Yâ Rabbi bunların içerisinde nefslerine mahkûm olacak kimse varsa, kendilerini nefslerine hâkim kıl ve onları dînine ve ibâdet ve tâatına ve huzûruna kabûl et Yâ Rabbi. Oruçlu mü'minlerin ağzı hürmetine, masûmların gözyaşı hürmetine Yâ Rabbi.
"Amca" dedi Peygamberimize, "Bayram zenginler için bayramdır, bizim gibi garîbler için bayram olmaz. Bizim için azâb günüdür" dedi.
Öyle olmadı mı? Yetîm mi büyüdün, yoksul mu büyüdün, zengin çocuğu musun? Soruyorum. Sen bayramın tadını bilmezsin, zengin çocuğuysan. Sana her gün bayram. Her gün sofranda senin ekmek var, et var. Günlerce, aylarca et bulamayan, ekmek bulamayan yavrular var. Sararmış, solmuş, avurtları birbirine geçmiş, kuru kemik kalmış. Kulaklarına bakdığın vakitde zar gibi bir tarafdan bir tarafı görünüyor. Onlar da senin gibi ana baba evlâdı. Onların da şefkate, merhamete, lutfa, kereme ihtiyâcı var. Soruyorum sana, kilitledin koydun cebine ama veremedin zekâtı. "Hoca söyledi ama ya fakîr olursam ileride". Korkma! Şeytan korkutuyor seni, fakîr olmayacaksın. Vermezsen, doktora vereceksin, hastalığına vereceksin, ilaca vereceksin, ateşe vereceksin. Yaaa, ağlayanlar çok.
Haydi göreyim bakayım sizi, o gün gözyaşı silin. Komşunuzda, mahallenizde dullar, yoksullar, yetîmler vardır, onlara merhamet şefkat elinizi uzatınız. Onların iffetiyle ırzıyla oynamayınız. Onlara şefkat merhamet elini uzatınız. Onları kötülüklerden koruyunuz. Vaktiyle zenginlerimiz öyle yapardı. Onları kötülüklerden korurdu.
"Amca" dedi Peyagmberimize, "Bugün Bayram, bizim gibi fakîrler için azâb günüdür, biz ağlamayalım da kim ağlasın. Onlar sevinsinler, onların babaları var hayatda. Onlar gülerler, onlara her gün bayram zâten. Bize musîbet bugün" deyince Cenâb-ı Peygamber, mübârek gözünden yaşı, böyle akıtdı. O rahmeten-lil-âlemîn, o ekreme'l-ekremîn'in habîbi olan Muhammed, sallallahu aleyhi vesellem, gözünden yaşı böyle akıtdı. Dedi, "Evlâdım, istiyor musun senin baban Muhammed, ammin Ali, ablan Fâtıme, kardeşlerin Hasan Hüseyin, annen Âişe olsun mu?" der demez, çocuk kendini topladı, "Yoksa sen Resûlullah mısın?" dedi. Hemen Cenâb-ı Peygamber onu aldı, bağrına basdı ve yetîmi aldı omuzuna bindirdi, omuzuna koydu, omuzuna bindirdi yetîmi. Aldı hânesine götürdü, temizledi, tathîr etdi, giydirdi, yedirdi, içirdi, bir peygambere lâyık olan işi o yetîm üzerinde gördü. Ve ondan sonra da sırayla böyle halîfeler Cenâb-ı Peygamber'in arkasından Seyyidinâ Ebâbekir Sıddîk, sonra Ömer, sonra Osman, sonra Ali kerremallahu vecheh o çocuğu tekeffül etdiler, Peygamber tekeffül etdi diye.
Bazıları da var, Peygamber onların zekâtını almadığı için Ebûbekir de almadı, Ömer de almadı, Osman da almadı, Hazret-i Ali de almadı, reddetdi onların zekâtını. Salebe gibi heriflerin. Parasında gözü kalıyor, severek veremiyor. Allah'ın malını Allah'ın ehline veriyorsun. Seni Allah veznedar yapmış, hazînesi üzerine vezendar. "Veznenden çıkar şu kadar parayı benim ehlime ver" diyor, veremiyorsun be! Alır elinden senin vezneyi, atar seni dışarıya. Yâhud hesâbını sorar.
Ey mü'minler! İnşâallah Allahu Sübhânehû ve Teâlâ cümlemize hayırlı ömürler ihsân etsin, memleketimize Allah selâmet versin, ordularımıza kuvvet ve kudret versin, düşmanlarımızı kahr u tedmîr ü perîşân etsin. Uzun seneler Ramazan-ı Şerîflere yetişmek Allah nasîb ü müyesser eylesin. Ve Ramazan'da rızâ-yı şerîfini tahsîl eden kullar zümresine dâhil kılsın.
Yeter. İsterdim size çok şeyler anlatayım size ama vakit dar. İşleriniz güçleriniz var. Bayram haftasıdır. Allah kisb ü ticâretinize bereket versin. Câmide size dersi uzatdım biraz, uzatdım ama sizin iyiliğiniz için yapdım bu işi. Ben de yoruluyorum, oruçluyum, ihtiyarım. Hastayım da aynı zamanda, şekerliyim yani. Böyle olduğu hâlde uğraşıyorum, gelen mü'minler bir şey alsınlar, bir şey öğrensinler diye uğraşıyorum. Beni de affedin. Bazı konuşduğum sözlerle sizin kalbinizi kırdımsa isteyerek yapmadım, şahıs ortaya koymadım, beni affetsin. İnşâallah o kırmam, doktorun ameliyatı gibi gelecek ona. Yani bir çıban var, gitdi doktora, doktor onu okşamaz, bıçağı vurduğu vakitde, canını yakar ama istikbâlde o yara iyi olur değil mi? Onun gibi oldu konuşduğum sözler.
Yâ Rabbi, benim cemaatimi çok et, kesîr eyle. Benim cemaatimin gönlünden dünyâ muhabbetini çıkar. Ehl-i dünyâ muhabbetini de çıkar. Gönüllerini aşkınla, şevkinle tezyîn et, tâatına mahkûm eyle. ben cemaatimden râzıyım Yâ Rabbi, sen de râzı ol. Ve onları da benden râzı kıl.
Vallâhu yed'û ilâ dâri's-selâm ve yehdî men yeşâu ilâ sırâtin müstakîm.