Recebiyyûn

3 Eylül 2019 tarihinde yayınlanmıştır.

Recebiyyun
Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbn Arabî Hazretleri Fütûhât-ı Mekkiyye'sinde ricâl-i gaybdan bir zümre olan recebiyyûn hakkında şöyle buyuruyorlar :
Ricâlullahın bir kısmı da recebiyyûndur. Bunlar, her dönemde kırk kişidir, sayıları ne artar ne eksilir. Bunlar Allah'ın büyüklüğünü ortaya koyan adamlardır ve efrâd içindedirler. Bunlar, "اِنَّا سَنُلْق۪ي عَلَيْكَ قَوْلًا ثَق۪يلً innâ senülkî aleyke kavlen sakîlâ" âyetinde işâret edilen "kavl-i sakîl" sâhibleridir. Bunlara recebiyyûn denilmesinin sebebi, onlara bahşedilen hâlin receb ayında gerçekleşmiş olmasındandır. Bu hâl, Receb hilâlinin görünmesiyle başlar, ayın sonuna kadar sürer. Sonra gelecek senenin Receb ayına kadar bu hâli bir daha bulamazlar. Bunları tanıyanlar azdır. Bunlar muhtelif şehirlere dağılmışlardır ve birbirlerini tanırlar. Bir kısmı Yemen'de, bir kısmı Şam'da ve Diyarbakır'da bulunur. Onlardan birisiyle Diyarbakır-Düneysir'de karşılaşmışdım. Ondan başkasını da görmedim. 
Bu ricâlden bazılarında Receb ayında kendilerine keşf olan ilmin bir kısmı senenin diğer aylarında da kalırken diğer bir kısmında o hâlden hiç bir eser kalmaz. Meselâ Düneysir'de gördüğüm zâtın, Receb ayında Şîa'nın Râfizîleri hakkındaki keşfi, senenin diğer aylarında da üzerinde kalırdı. O zât, Râfizîleri hep domuz sûretinde görürdü. Rafizî mezhebinden olduğunu bilmediği bir kimse ona gelirse, onu domuz sûretinde görür ve böylece Rafızî olduğunu anlardı. O kişiye, "Allah'a tövbe et, çünkü sen Rafizîsin" derdi ve bunu görenler şaşar kalırdı. Eğer o adam tövbe eder ve tövbesinde dürüst davranırsa onu insan sûretinde görmeye başlardı. Eğer o adam, diliyle tövbe eder ama itikadını kalbinde saklarsa, onu domuz olarak görmeye devâm eder ve ona "Tövbe ettim diyorsun ama yalan söylüyorsun" derdi. 
Bu zevât, Receb ayının ilk gününde, göğün sanki üzerlerine düşdüğünü hissederler. Tecelliyât sebebiyle öyle bir ağırlık hissederler ki, gözlerini bile kıpırdatamazlar, sırt üstü düşer kalırlar. Hareket etmeye güç yetiremedikleri gibi, ayağa kalkmaya, oturmaya, ellerini ayaklarını oynatmaya hattâ kirpiklerini  bile hareket ettirmeye tâkatleri kalmaz. İlk gün böyle geçer. İkinci gün ağırlık yavaş yavaş azalmaya başlar, üçüncü gün daha da azalır. Böylece gayba dâir bilgilere, keşiflere ve tecellîlere nâil olurlar. İki ya da üç gün sonra konuşmaya başlarlar ve kendileriyle konuşulabilir. Receb tamamlanıp Şaban girdiğinde âdetâ bağlarından kurtulurlar. Eğer bir sanat veya ticâret erbâbı iseler işleriyle ilgilenmeye başlarlar. Daha önceki hâlleri kendilerinden alınır, yalnız Cenâb-ı Hakk'ın onlar üzerinde bırakmak istediği bir şey varsa, o kalır. İşte onların hâli böyledir. Bu sebebi bilinmeyen acâib bir hâldir.
 Ma'nâ berâtın aldık uş gine elimize
'Aşk sözün viribidi pâdişah dilimize
Hak sözlerini söyler cânları hayrân eyler
Câhiller giremezler bu bizim seyrimize
Listeye geri dön