30 Haziran 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
اللَّهُمَّ أَعُوذُ بِرِضَاكَ مِنْ سَخَطِكَ وَبِمُعَافَاتِكَ مِنْ عُقُوبَتِكَ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْكَ لاَ أُحْصِي ثَنَاءً عَلَيْكَ أَنْتَ كَمَا أَثْنَيْتَ عَلَى نَفْسِكَ
Allahümme e'ûzü bi rıdâke min sehatıke ve bi mu'âfâtike min 'ukûbetike ve e'ûzü bike minke lâ uhsî senâen 'aleyke ente kemâ esneyte alâ nefsik.
Allahım! Gadabından rızâna, cezâlandırmandan affına sığınırım. Senden yine sana sığınırım. Seni ne kadar medhetsem de hakkıyla medhetmiş olamam. Sen kendini nasıl medhettiysen öylesin.
Resûl-i Ekrem Efendimizin bu münâcâtı da, diğer bir çok münâcatı gibi, kendisi hakkında değil ümmeti hakkındadır. Efendimizin, Allah'ın gadabından rızâsına, cezâlandırmasından affına sığınması demek, ümmetinin işlediği ve işleyeceği günâhların mağfiret olunmasını taleb etmesi demekdir. Nitekim Hazret-i Peygamber, ömrü boyunca hep ümmetine duâ etmiş ve hep ümmetinin necâtı hakkında Cenâb-ı Hakk'a niyâzda bulunmuşdur.
Yapılan her kabahat, kime karşı yapıldıysa, o zâtın gadabını celbeder. Eğer o zât, cezâ vermek kudretine mâlik ise, kendisine karşı yapılan suça bir cezâ da verebilir. Suç işleyen kişinin bu cezâdan kurtulmasının tek çâresi kendisini affettirmesidir. Suçu işleyen kişinin işlediği suç için af dilemesi affedilmesi için bazen yeterli olur, bazen de yeterli olmaz. Suçun büyüklüğü veya tekrar tekrar yapılmış olması veya suçlunun tam ma'nâsıyla pişmân olmaması gibi sebebler suçlunun affedilmesine mâni' olabilir. Bu durumda geriye tek bir çâre kalır. Bu da kendisine karşı suç işlenen zâtın katında sözü geçen bir kimsenin suçlunun affı için özel bir ricâda bulunmasıdır.
Suç işleyen bir kul, kendisine karşı suç işlenen zât da Allah ise, kulun affı için iki yol vardır. Ya kul tövbe ve istiğfâr ile Allah'a yalvararak suçunu affettirecek ya da onun suçunu affettirebilecek bir ricâcı bulunacakdır. Bu ricâcı, hiç şübhesiz şefî'almüznibîn yani günâhkârların şefâ'atçisi olan peygamberimizdir zîrâ Allah katında en çok sözü geçen zât, O'dur. İşte "Şefâ'at-i Resûl"ün hakîkati budur. Resûl-i Ekrem Efendimiz, öyle bir şefâ'atçidir ki, O'nun şefâ'ati aslâ reddolunmaz. "يَوْمَئِذٍ لَّا تَنفَعُ الشَّفَاعَةُ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَنُ وَرَضِيَ لَهُ قَوْلًا / Yevme izin lâ tenfa'uş şefâ'atu illâ men ezine lehur rahmânu ve radıye lehû kavlâ" âyet-i kerîmesi de bu hakîkati beyân eder.