9 Mart 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Esedullahi'l-Gâlib Ali ibn Ebî Tâlib radıyallahu anh Efendimiz Hazretleri, şâh-ı merdân, Sultân-ı Kevneyn'e gelip yani Resûlullah Efendimize gelip, Allah'a kurbiyyetin ve vuslatın çabucak, kısa yoldan, kestirme yoldan ne olduğunu sordu? Uzun ibâdetler ve tâatler var değil mi, oruçlar, namazlar, şunlar, bunlar var. Hazret-i Ali sordu, Cenâb-ı Peygamber'e, İmâmü'l-Müttakîn'e, Âşıklar İmâmı'na, Müttakîler İmâmı'na, Müttakîler Sultânı'na, sordu, "Yâ Resûlallah, Allah'a vuslatın kısa yoldan tarîfi bize?". Dedi, "Yâ Ali, Tevhîd'dir" dedi, "Lâilâheillallah'dır" dedi. "Yâ Resûlallah, bizi tevhîdi etdik ve ediyoruz". "Öyle değil. Beni seyreyle, dikkat et, benimle beraber tevhîd et". Cenâb-ı Fahr-ı Risâlet, mübârek gözlerini yumdu, sağdan alarak, "Lâ ilâhe" arşa verdi, "illallah"da kalbe. "Lâilâheillallah". Üç sefer. Sağdan aldı, arşa verdi, üç sefer. Sonra durdu. "Yâ Ali, sen de şimdi tevhîd et, benim gibi yap" dedi Cenâb-ı Peygamber sallallahu aleyhi vesellem. İmâm-ı Ali gözlerini yumdu, "Lâilâheillallah", üç defa tevhîd eyledi. Gördüğünü gördü İmâm-ı Ali. Onun için buyurmuşlar ki kendileri, "Lâ a'büde rabben lem era, ben görmediğim rabbe ibâdet etmem" Nereye baksan Hakk Teâlâ'nın cemâlini görürsün. Görene, köre ne! İşin başı Tevhîd'dir, Lâilâheillallah'dır. Onun için gecede gündüzde, sabahda akşamda Tevhîd-i Şerîf'e devâm et.Kelime-i Tevhîd'i diz üstü oturup, gözleri kapatarak, harflerini uzatarak okumanın hikmetine gelince. Kelime-i Tevhîd'in ilk kısmı olan "lâ ilâhe" kalbden mâsivâyı çıkarmak ma'nâsınadır. Ehline mâ'lûm olduğu üzere, kalbden mâsivâyı çıkarıp onu muhabbetullah ile doldurmak kolay bir iş değildir, hem zahmetlidir hem de uzun zaman alır. Kelime-i Tevhîd'in harflerini uzatarak medd ile okumanın hikmetlerinden biri budur.