Resûl-i Ekrem Efendimizin Latîfeleri

19 Şubat 2015 tarihinde yayınlanmıştır.

Resulullah
Yâ Tabîbe'l Kulûb
Resûl-i Ekrem Efendimiz'den rivâyet edilen birçok latîfeler vardır. Buhârî'deki bir hadîs-i şerîfde, Ebû Hureyre'nin naklettiğine göre, Ashâb-ı Kirâm, Peygamber Efendimize gelerek, "Ey Allah'ın Resûlü, siz de bizlere şaka yapıyorsunuz" dediler. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Evet ama ben, gerçek olandan başkasını söylemem" buyurdular. 

KOCAKARILAR CENNETE GİREMEZ

Hazret-i Hasan radıyallahu anh rivâyet ediyor : 

Birgün ensârdan yaşlı bir kadın Peygamberimize gelerek, 

-Yâ Resulallah! Cennete girmem için bana duâ eder misiniz? dedi. Peygamber Efendimiz de,


- Ey falancanın annesi! Sen bilmiyor musun, kocakarılar cennete giremez! deyince, kadın ağlayarak arkasını dönüp gitti. Bunun üzerine Efendimiz gülerek sahabîlerinden birine,


- Gidin ona, cennete yaşlı hâliyle giremeyeceğini (yani genç bir kadın olarak gireceğini), nitekim Allah Teâlanın "Biz o eşleri yepyeni bir yaradılışla yaratıp, sûret ve sîretlerini son derece güzelleştirdik. Onları, eşlerine düşkün ve yaşıt bâkireler kıldık" buyurduğunu söyleyin, dedi.


İKİ KULAKLI

Hazret-i Enes anlatıyor : Bir defasında Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem bana, "Ey iki kulaklı!" diye takılmıştı.

DİŞİ DEVE YAVRUSU

Peygamberimiz kimsesiz, fakir, yoksul, herkesin yüz vermediği, ilgilenmediği insanlarla küçük şakalar yapar, kalblerini kazanırdı. 

Enes bin Mâlik anlatıyor :


Bir gün adamın biri Peygamber Efendimizin huzûruna geldi ve kendisinden bir binek hayvanı istedi. Peygamberimiz ona : 


- Peki, sana bir dişi deve yavrusu vereyim mi? diye takıldı. 


Adamcağız,"Yâ Resulallah, ben sizden bir binek istiyorum, dişi deve yavrusunu ne yapayım" deyince Peygamber Efendimiz gülerek :


- Bütün develer dişi deve yavrusu değil midir? buyurdu.


GÖZDEKİ BEYAZLIK 

Peygamberimizin dadısı ve Zeyd bin Hârise'nin hanımı Ümmü Eymen, bir gün Peygamber Efendimize gelir ve onu evine davet eder : 

- Yâ Resûlallah, beyim sizi davet ediyor.


- O da kim, hani şu gözlerinde beyazlık olan adam mı?


 - Beyimin gözlerinde beyazlık yok yâ Resulallah! 


- Evet, gözlerinde beyazlık var.


- Vallahi yok yâ Resûlallah. 


- Hiçbir insan yoktur ki, gözlerinde beyazlık bulunmasın!


Resûl-i Ekrem Efendimiz Hakkında Arapça Beyt

SATILIK KÖLE

Peygamberimizin bir başka latifesini de Enes bin Mâlik'den dinleyelim: 

Çöl halkından Zâhir adında bir adam vardı. Zâhir Peygamberimize her gelişinde kendi yetiştirdiği ürünlerden hediyeler getirirdi. Şehirden çöle döneceği zaman da, Peygamber Efendimiz ihtiyacı olan şeylerle onun heybesini doldururdu. Gelen hediyelere bu şekilde karşılık verdikten sonra da şöyle buyururdu : 


 - Zâhir bizim çölümüz, biz de onun şehriyiz.


Peygamberimiz Zâhir'i çok severdi. Halbuki Zâhir hiç de güzel değildi. Hattâ çirkin bir adamdı. 


Bir gün pazarda çölden getirdiği malları satmaya çalıştığı bir sırada Peygamber Efendimiz gitti, sessizce yaklaştı, Zâhir'i arkasından kucakladı ve elleriyle gözlerini kapadı. Zâhir tutanın kim olduğunu göremiyordu. Tutan kimse bıraksın diye çabalamaya başladı. Bu arada göz ucuyla arkasından tutanın Efendimiz olduğunu anlayınca sırtını Peygamberimizin göğsüne iyice dayamaya başladı. Zâhir'in bu neşeli hareketinden hoşlanan Peygamber Efendimiz yüksek sesle :


- Bu köleyi satıyorum, var mı alan? diye seslenmeye başladı. 


Zâhir boynu bükük, mahzûn bir halde :


Yâ Resûlallah, benim gibi değersiz bir köleye vallahi kuruş veren olmaz deyince, Peygamber Efendimiz : 


- Hayır, yâ Zâhir, sen Allah katında hiç de değersiz değilsin, buyurdu.


KESİLEN DEVENİN HESABI

Bütün sahabîlerin şâhid olduğu bir latifeye de yer verelim :

Sahabîlerin içinde Nuayman adında çok şakacı birisi vardı. Yaptığı şakalar bazen aşırıya kaçardı. Fakat yine de Peygamberimiz onu anlayışla karşılardı. 


Bir gün çölde yaşayan bedevi Araplardan birisi Peygamberimizi ziyarete gelmişti. Devesini mescidin avlusuna bağlayıp içeri girmişti. 


Sahabîlerden birisi deveyi görünce Nuayman'a: 


 - Şu deveyi kessen de etini yesek, eti çok özledik. Nasıl olsa Peygamberimiz devenin parasını ödeyecektir. 


Nuayman da itiraz etmedi ve deveyi yere yatırdı, kesti ve başladı yüzmeye. Devenin sahibi Peygamberimizin huzurundan çıkınca bir de ne görsün, devesinin derisi yüzülüyor. 


- Eyvah! Devemi kesmişler diye feryada başladı. 


Peygamber Efendimiz dışarı çıktı ve "Bunu kim yaptı?" diye sordu. Nuayman yaptı dediler. Nuayman kaçmıştı. Peygamber Efendimiz Nuayman ın peşine düştü, aramaya koyuldu. 

Sonunda Duabaa adında bir kadının evinin bahçesinde buldu. Nuayman evin avlusundaki çukura girmiş, üzerini de hurma ağacı yaprağı ile örtmüştü. Peygamberimiz eve girince birisi bir taraftan yüksek sesle "Biz onu görmedik" diyor, bir taraftan da parmağıyla Nuaymanın saklandığı çukura işaret ediyordu. Peygamberimiz gitti, onu çukurdan çıkardı. Nuayman ın yüzü gözü toz toprak içinde kalmıştı. Peygamberimiz sordu :

- Niçin böyle yaptın?


Nuayman : 


- Yâ Resûlallah, size burada olduğumu söyleyenler yaptırdılar bana.


Peygamber Efendimiz bir yandan Nuayman'ın yüzünü gözünü siliyor, diğer yandan da gülüyordu. Peygamberimiz daha sonra deve sahibine devesinin parasını ödedi ve işi tatlıya bağladı.

AĞRIYAN GÖZ İLE YENEN HURMA

Hz. Süheyb anlatıyor : 

Gözüm ağrıdığı halde hurma yiyordum. Bunu gören Hz. Peygamber: "Gözün ağrıdığı halde hurma mı yiyorsun?" dediler. Ben de: "Ey Allah'ın Rasûlü, ağrımayan tarafla yiyorum" cevabını verince Rasûlullah’ın azı dişleri görünecek derecede tebessüm ettiğini gördüm.
Listeye geri dön