14 Mart 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Ashâb-ı kirâmdan bazıları Resûl-i Ekrem Efendimize mürâcaat ederek, "Yâ Resûlallah! Bize sabah akşam okuyacağımız bir duâ öğretir misiniz?" diye ricâda bulununca Resûl-i Ekrem Efendimiz onlara şunu okumalarını söylemişlerdir :
اللَّهُمَّ فَاطِرَ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ أَنْتَ رَبُّ كُلِّ شَىْءٍ وَالْمَلاَئِكَةُ يَشْهَدُونَ أَنَّكَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ فَإِنَّا نَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ أَنْفُسِنَا وَمِنْ شَرِّ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ وَشِرْكِهِ وَأَنْ نَقْتَرِفَ سُوءًا عَلَى أَنْفُسِنَا أَوْ نَجُرَّهُ إِلَى مُسْلِمٍ
Allahümme fâtırı's-semâvâti ve'l-ard, 'âlime'l-gaybi ve'ş-şehâdeh, ente rabbu külle şey', ve'l-melâiketü yeşhedûne enneke lâ ilâhe illâ ente, fe innâ ne'ûzü bike min şerri enfüsinâ ve min şerri'ş-şeytâni'r-racîm ve şirkihî ve en nakterife sûen 'alâ enfüsinâ ev necürrehû 'alâ müslimin.
Allahım! Gökleri ve yeri yaradan, gizli ve açık herşeyi bilen, her şeyin rabbi sensin. Melekler senden başka ilâh olmadığına hep şâhidlik ederler. Nefsimizin ve kovulmuş şeytanın şerrinden ve şirkinden ve hem kendi nefsimize hem de bir müslümâna kötülük etmekden sana sığınırız.
Resûl-i Ekrem Efendimizin her hadîsi gibi bu hadîs-i şerîfi de nice hikmetlerle doludur. Bizim ilmimiz O'nun en kısa bir sözünü dahî şerhetmeye yetmez. Aczimizi böylece itiraf ettikden sonra hadîs-i şerîfdeki hikmetlerden birkaçına işâret edelim :
- İnsan, nefsinin şerrinden hiç bir zaman emîn olmamalı ve gerek kendi kendine günâha girerek nefsine zulmetmekden gerek başkalarına karşı kötülük yaparak zulmetmekden dâimâ Allah'a sığınmalıdır. Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz diğer bir hadîs-i şerîfinde "Yâ Rabbi! Beni bir an bile nefsim ile başbaşa bırakma" diye duâ edilmesini tavsiye etmişlerdir.
- Günâhlar birkaç üç türlüdür. İnsan ya kendi kendine ya da başkasına zulmederek günâha girer. İçki içmek birinciye misâldir, hırsızlık yapmak ikinciye misâldir. Bu ikisinin bir arada olduğu günâhlar da vardır. Zinâ etmek de bunun misâlidir. Günâhın bir türü daha vardır ki bunların hepsinden beterdir. O da Allah'a şerîk koşmakdır. Şirkin de hem açığı hem de gizlisi vardır. Açık olanı ma'lûm Allah'dan gayrı ma'bûd edinmekdir. Şirkin gizli olanı ise, kişinin zâhirde îmân etmesine rağmen kalbinde kibir, riyâ, hased, kîn gibi şeytânî sıfatlar bulundurmasıdır. İstiâzenin öncesinde meleklerin Allah'dan başka ilâh olmadığına şehâdet etmelerinin zikredilerek tevhîde işâret edilmesi de bu hikmete mebnîdir.
- Nefsin şeytandan önce zikredilmesi, insanın başına asıl belâ olanın hâriçdeki şeytan değil, dâhildeki nefs olduğuna işâretdir. Nitekim bir ülke için de dâhildeki gizli düşman dışardaki açık düşmandan daha tehlikelidir.
- Cümlenin en başında Cenâb-ı Hakk'ın "âlime'l-gaybi ve'ş-şehâdeh" yani gizli ve açık her şeyi bildiğinin beyân edilmesi, bunu bilen bir insanın aslâ günâha giremeyeceğini beyân içindir. "Ente rabbu külli şey" yani "Her şeyin rabbi Allah'dır" denilmesi, buna inanan bir kimsenin hiç bir kula hattâ hiç bir mahlûka zarar veremeyeceğini beyân içindir. En başda da "fâtırı's-semâvâti ve'l-ard" denilmesinin hikmeti de, her şeyi yaradan kâdir-i mutlak Allah'a inanan bir kimsenin O'nun emirlerine aslâ karşı gelemeyeceğini ve O'nun irâdesine kalben dahî i'tirâz edemeyeceğini beyân içindir.
Allahümme salli 'alâ men minhu'n-şakkati'l-esrâr