Resûl-i Ekrem Efendimizin Tabîr Etmediği Rüyâ

Uhud Harbinden dönüldükden sonra bir adam Resûlullah'a gelerek rüyâsını anlatmış, demiş ki :

Yâ Resûlallah, rüyamda bir bulut gördüm, ondan yağ ve bal yağıyordu. Halkın bu yağan yağ ve baldan avuç avuç aldıklarını gördüm. Kimi çok alıyordu, kimi de az. Derken yerden göğe kadar uzanan bir ip gördüm. Senin o ipe yapışıp yükseldiğini gördüm. Senden sonra bir adamın daha ona tutunup yükseldiğini gördüm. O adamdan sonra başka birisinin daha o ipe tutunarak yükseldiğini gördüm. Sonra bir kimse daha o ipe tutundu ama ip kopdu. Sonra onun için ip bağlandı ve o da o iple yükseldi.

O meclisde bulunan Hazret-i Ebûbekir Sıddîk, "Yâ Resûlallah, bana müsâade et, bu rüyâyı ben tabir edeyim" deyince Efendimiz "Peki, sen tabir et" demiş, o da rüyâyı şöyle tabîr etmiş :

Bulut, İslâm'dır. Ondan yağan bal ve yağ ise Kur’ân'dır. Biri Kur’ân’ın tatlılığı, diğeri de yumuşaklığıdır. Bundan avuç avuç alanlar ise Kur’ân’dan az ya da çok istifâde edenlerdir. Yerden göğe kadar yükselen ip ise, senin hak üzere bulunmandır. Sen hakkı tutdun ve onunla yükseldin. Senden sonra da bir kimse hak üzere bulunacak ve o da yükselecek. Ondan sonra da birisi yine hak üzere bulunacak ve yükselecek. Ondan sonra da o ipi başka birisi tutacak ama ip kopacak, sonra ip bağlanacak ve o da yükselecek.

Hazret-i Peygamber, "Bazı kısımlarında isâbet etdin, bazısında hatâ etdin" buyurmuşlar. Bunun üzerine Hazret-i Ebûbekir, "Yâ Resûlallah, andolsun, nerede hatâ edip nerede isâbet etdiğimi bana bildir" deyince, "Yemîn etme yâ Ebâbekir" buyurmuşlar.

Bu hadîs-i şerîfden alınacak bir takım dersler var. Şöyle ki;

• Rüyâ ille de gören hakkında olacak diye bir şey yokdur. Bu rüyâda olduğu gibi, bazı rüyâlar görenle alâkalı olmayıp, başkaları hakkında yâhud gelecekde meydana gelecek hâdiseler hakkındadır.

• Rüyâ tabîri iki türlü yapılabilir. Ya firâsetle, fetânetle, yâhud da ilhâm ile. İlhâm ile yapılan tabîrlerde hatâ olmaz. Fakat firâsetle, fetânetle yapılan tabîrler birebir tutmayabilir.

• Her rüyâ ille de tabîr edilecek diye bir şart yokdur. Yâhud her rüyâ her yönüyle tabir edilmeyebilir, bazı taraflar örtülü bırakılabilir. Buna da muabbir karar verir. Muabbir, mahzûrlu gördüğü rüyâyı hiç tabîr etmeyebilir, yâhud da mahzûrlu kısmını kapalı bırakır, kısmen tabîr eder. Bu durumda rüyâyı gören kişinin, "rüyâmı tabir et" diye ısrar etmemesi lâzımdır.