مَنْ قَالَ حِينَ يُصْبِحُ سُبْحَانَ اللَّهِ الْعَظِيمِ وَبِحَمْدِهِ مِائَةَ مَرَّةٍ وَإِذَا أَمْسَى كَذَلِكَ لَمْ يُوَافِ أَحَدٌ مِنَ الْخَلاَئِقِ بِمِثْلِ مَا وَافَى
Sabaha kavuşunca yüz defa "Sübhânallahi'l-azîm ve bihamdihî" diyen, aynısını akşama kavuşunca da tekrar eden kimsenin aldığı mükâfâtı hiç bir mahlûk alamaz.
Bu tesbîh, elfaz bakımından çok hafif ama ma'nâ bakımından çok büyükdür. Çünkü bu kısacık cümlede hem tenzîh, hem tehlîl, hem tekbîr, hem ta'zîm hem de tahmîd vardır. Allah'a arz-ı ubûdiyyet eden bir kula da en çok bunlar yakışır. Zîrâ kul âcizdir ama Allah Kâdir'dir, Mu'în'dir, Müsteân'dır. Kul zelîldir ama Allah Muizz'dir, Râfi'dir. Kul muhtâcdır ama Allah Rahmân'dır, Rahîm'dir, Kerîm'dir, Rezzâk'dır. Kul korku ve endîşe içindedir fakat Allah Selâm'dır, Mü'min'dir, Hâfız'dır, Mâni'dir. Kul câhildir fakat Allah Alîm'dir, Hakîm'dir. Kul mazlûmdur fakat Allah Adl'dir, Müntekim'dir. Kul hastadır ama Allah Şâfî'dir, Kâfî'dir, Dâfi'dir. Kul zulmetdedir fakat Allah Hâdî'dir, Nûr'dur. Kul günâhkârdır, Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir, Gaffâr'dır, Tevvâb'dır. Kulun seveni ve dostu yokdur ama Allah Vedûd'dur, Velî'dir. Hâsılı kulun muhtâc olduğu her şey Cenâb-ı Hakk'ın hazînesindedir. Öyleyse bu cümleyi okuyan insan her hususda kendi aczini itiraf ederek yine her hususda Cenâb-ı Hakk'ın lutfunu taleb etmiş olur. Yani esmâ-yı husnâdan her birini ayrı ayrı zikretmiş gibi olur.
Bu zikrin sabah ve akşam yüz defa yapılmasındaki hikmetlere gelince...
Bir şeyi taleb eden, talebinde ciddî ve samîmî ise o talebini tekrar eder, talebinde ısrar eder. Sayının yüz olmasının bir hikmeti budur. Diğer hikmeti de yukarıda zikrettiğimiz gibi her bir okuyuşun esmâ-yı ilâhiyyeden birine mukâbil olmasıdır. Diğer bir hikmeti de cennetin derecelerinin de yüz olmasıdır.
Gündüz ve gece, dünyânın ve âhiretin, bedenin ve rûhun, zâhirin ve bâtının remzidir. Bu tesbîhin hem sabah hem de akşam okunması verilecek mükâfâtın hem bu dünyâda hem de âhiretde, hem bedenî hem rûhî, hem maddî hem ma'nevî, hem zâhirî hem de bâtınî olacağına işâretdir.
Geldik kapuna ey Hudâ lutf et bize yâ Rabbenâ
Fazlın umar bây u gedâ lutf et bize yâ Rabbenâ
Mahvî'ye rahm et yâ ilâh irgör rızâna pâdişâh
Sensin ibâda çün penâh lutf et bize yâ Rabbenâ