23 Ocak 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Ömrünün her gününü Bayram, her gecesini Kadir bil. Allah'a isyâna yeltenme. Aczini bil, Kavî, Azîz olan Allah'a secde et. Rezzâk'ını bil, O'nun bârigâh-ı ehadiyyetine ellerini aç, alnını zillet ile huzûrunda yere koy, iste O'ndan. Kullardan istediğin vakitde, kullar senden firâr eder. Allah'dan istemezsen Allah sana gücenir, darılır, "Kulum benden istemiyor" der, "Benden müstağnî" der.
Resûl-i Ekrem'i vâsıta kıl, O'nunla iste. Her ne istersen iste, Resûl-i Ekrem'i vâsıta kılarsan, Allah hiç bir zaman seni kapısından boş çevirmeyecekdir, dirîğ etmeyecekdir. Hattâ şöyle bir kıssa var da, zuhûr etdi, söyleyelim, dersimize bir revnâk versin.
Medîne halkı vaktiyle, şimdi değil, Medîne halkı, daha petrol filan çıkmadan, hacıların geleceklerini beklerler, onlardan alacakları hediyyeler behiyyelerle geçinirlermiş. Ve borç yaparlarmış. İçlerinden bir zât, Receb nâmında bir zât, demiş ki, "Bu sene ben borç yapmayacağım, hesâbımı sıkı tutacağım" demiş ve borç yapmamış, iktisadlı davranmış.
Medîneli ama o, sen değil, sen sakın borç yapma, borç iyi bir şey değil. Medînelilerin Makâm-ı İzzet'de, Makâm-ı Risâlet'deki derecâtını söylemek için söylüyorum bunu.
Hac mevsimi yaklaşmış, bir manâ görmüş, rüyâ.
Malûm ya efendim rüyâda, göz yok, madde yok, gören nedir, görülen nedir? Görmek için göz yok, göz kapalı. Madde de yok görmek için. Gören ne görüyor, görülen nedir? Hakk gösterir rüyâyı. Rüyânın sıdk u sadâkatle bir takım manâlara hâmil olduğunu ve vahy-i ilâhînin Resûl-i Ekrem'e de evvelâ rüyâ-yı sâdıka ile başladığını Buhârî-i Şerîf haber veriyor, diğer hadîs kitâbları da öyle. Onun için mü'minlerin rüyâları sıhhatli çıkar, sahîh çıkar.
Bunu da sakın hâ kulak arkası etmeyin. "Kâfir rüyâ görmüş, kâfirin rüyâsından ne olacak, abdestsizin rüyâsından ne olacak" dememeli. Mâdem ki insandır, insan elbisesi giymişdir, insandır, rüyâsına kıymet vermek lâzımdır. "Abdestsizin rüyâsından ne olur" demeyeceksin! Allah dilerse abdestsize de rüyâ gösterir, kâfire de rüyâ gösterir. Bunu da ben böyle indî söylemedim, gene Kur`ân'dan aldığım nûr ile, ondan istinbât etdiğim nûr ile söyledim. Malûm-ı ihsânınız, Yûsuf Peygamber'in pâdişahı mü'min değildi, rüyâ gördü, rüyâsı sadâkatle çıkdı ya. Kâfirdi ya! Cenâb-ı Hakk rüyâyı gösterir gösterdiği kişiye.
Burası yeri değil ama artık açıldı, bunu da söylemeden geçmeyelim. Rüyâyı herkese söylemeyin. Sulehâdan olan zevâta söyleyin rüyâyı. Sulehâdan olan zâta söyleyin, şom ağızlılara söylemeyin rüyâyı. Bazı kişi vardır, rüyâyı tabir eder, Allahu Teâlâ, tabîrinde onu yalancı çıkarmamak için, onu yalancı çıkarmamak için, onun tabîr etdiği gibi rüyâyı zuhûra getirir. Neyse geçiyoruz, çok uzun bir mesele bu, şimdi geçeceğim.
Şimdi o zât bir rüyâ görüyor. Rüyâsı sıdk u sadâkatle.
Meselâ gene haber veriyoruz. Resûl-i Ekrem'i gören mutlaka Peygamber'i görmüşdür. Sakallı, sakalsız. Pantalonlu, şalvarlı. Entârili, Arap kıyâfetli, Türk kıyâfetli. Neyse makâmın, Resûl-i Ekrem'e kurbiyyetin o şekilde görürsün. Resûlullah aynadır çünkü mir`âtdır, O'na bakan kendini görür. Peygamber'i sakalsız görürsen, bil ki senin sakal sünnetinde eksikliğine işâretdir. Aynaya bakdın, sakalın yoksa, sakalsız görürsün kendini. Bunun gibidir. Mir`âtdır çünkü.
Bunu nasıl isbât edeceğiz? Bir gün Resûl-i Ekrem oturuyormuş Mescid'de, sallallahu aleyhi vesellem, Sıddîk-ı Ekber, Seyyidinâ Ebâ Bekir Sıddîk gelmiş Huzûr-ı Saâdet'e, "Yâ Resûlallah, senden güzel yüzlü, senden tatlı sözlü hiç bir kimse dünyâya gelmemişdir, bu güneş onun üzerine doğmamışdır" demiş. "Sadakte" demiş Cenâb-ı Peygamber ona, "Doğru söyledin" demiş. Ashâb da böyle duruyorlar. Arkasından Ebâ Cehil gelmiş, cehâlet babası.
Câhil kime diyorlar? Âlim kime derler, câhil kime derler? Âlim Allah'ı bilene derler, Allah'ı tanıyana, Allah'a inanana. Allah'ı bilene âlim derler, Allah'ı bilmeyene câhil derler. Ebû Cehil, cehil babası, gelmiş, "Yâ Muhammed" demiş, estağfirullah, "senden acı sözlü, senden çirkin yüzlü kişi görmedim ben" demiş. Buyurmuşlar ki, "Sadakte Yâ Ebâ Cehil, Yâ Ebe'l-Hakem", "Doğru söyledin" demiş Peygamberimiz. Sahabe, bu iki zıd mütalaayı Peygamber tasdîk ediyor, bunun sırrını sormuşlar, "Yâ Resûlallah birisi seni medh etdi, doğru dediniz, ikincisi geldi zemmetdi, gene ona da doğru dediniz, bu nasıl şey" deyince, "Ben bir mir`ât-ı mücellâyım, bir aynayım, bana bakan kendisini gördü" diyor.
O zât görmüş Cenâb-ı Peygamber'i. Resûl-i Ekrem'i görürseniz eğer müjde size! Eğer paylarsa ya çarparsa, ya döverse, ya vurursa, kork! Ama mutlakâ görürsen şefâate nâil olacaksın. Bunu bil. Kime şefâat edecekse mübârek cemâlini gösterir.
Şimdi, o zât, borç yapmayan zât, Medîneliler borç yapmışlar, o yapmamış, iktisâd etmiş.
Dinle! Çok mühim de onun için anlatdım. Pek zevkli ama inşâallah Allah zevkinden seni ve beni hissedâr ede.
Resûl-i Ekrem oturmuş, bir zât da orada elinde büyük bir defter, rüyâda, manâda, işte sayıyorlar Medîne'nin halkını. "Ne kadar borcu var?" diyor Peygamberimiz. "İşte şu kadar altın Yâ Resûlallah" diyor. "Ödeyin" diyor Peygamber. "Ödeyin, ödeyin, ödeyin" böyle böyle gele gele Hacı Muhammed Receb'e gelmiş. "Hacı Muhammed Receb". "Ne kadar borcu var?" demiş Cenâb-ı Peygamber o zâta, defter sâhibine. Demiş, "Yâ Resûlallah, bu sene o hiç borç yapmamış, iktisâd etmiş, borç yapmamış" deyince, "Demek ki bize muhtâc değil bu sene" demiş. Adam kalkmış, "Hiii, bir daha seneye borç yaparım" demiş, "Mâdem ki Cenâb-ı Peygamber her sene yükleniyor bu borcu". Çok güzel inceliği var ama zevkine vardık inşâallah.
İsteyeceksin Allahu Teâlâ'dan. Kuldan istersen, orada bırakdım sözü, kuldan istersen, kul bir defa verir, iki defa verir, üçüncüde kaçar senden. Allah'dan istemezsen gücenir. Resûlullah'dan istemezsen, "Demek ki bize ihtiyâcı yok" der. Acaba anlatabildik mi?
Biz ki günah ile âlûdeyiz, bâb-ı rahmete el uzatmışız, Resûlullah'ı şefâatçi bilmişiz, Cenâb-ı Peygamber'i. O'nun hürmetine isteyiniz, reddolunmayacak hiç.