18 Eylül 2017 tarihinde yayınlanmıştır.
Kimin ki kalbinde zerre mikdârı muhabbet-i Muhammediyye vardır, o kimse azîz olmuşdur. Kalblerinde muhabbet-i Muhammediyye bulunmayanlar helâk olmuşlardır. Bir kimse, estağfirullahe'l-azîm ve etûbu ileyh, Resûl'ün aleyhinde bulunsa, dikkat buyurunuz, çok mühim, ve buna kerrât merrât ile şâhid olmuşuzdur, Resûl'ün aleyhinde bulunan kimse öldüğü vakitde ağzından necâset gelir. Yani necâseti, pisliği ağzından gelir. Cenâb-ı Hakk zât-ı ulûhiyyetine yapılan küfrü, sebbi affeder fakat Fahr-i Risâlet'e yapılan küfür, Hazret-i Muhammed'a yapılan küfür ve sebb affolmaz. Çünkü nâmûs-i ilâhîdir Muhammed Mustafâ, mahbûb-i rahmânîdir Muhammed Mustafâ, Allah'ın sevgilisidir. Onun için insan şahsına yapılan hakâreti affedebilir insanken. Fakat mukeddesâtına tecâvüz edildiği vakitde, affetmemesi lâzım gelir. O vakit insanlıkdan çıkar. Nâmûs-i ilâhî, mahbûb-i rahmânî Hazret-i Muhammed Mustafâ'dır. Ona yapılacak ufak bir hakâret, ufak bir hakâret yâhud ufak bir yan çizme, o kimseyi iflah etmez, felah buldurmaz. Buna mukâbil, O'na zerre kadar muhabbet eden de nâr-ı cahîmden kurtulur. Hele vücûdunda zerre mikdârı Muhammediyyet bulundu mu bir kimsenin, nârdan kurtulmuş demekdir. Elhamdülillah ki hepimizin alnında eser-i sücûd, gönüllerimizde muhabbet-i Muhammediyye vardır, mevcûddur, elhamdülillah. Hakk Teâlâ'ya bunun için çok şükredelim ve Cenâb-ı Hakk'a çok duâ edelim ki bizi habîbi Muhammed'inden ayırmasın.