Şimdi bir kıssasını vereceğim, Hasenü'l-Basrî'den. Hasenü'l-Basrî Hazretleri, vaktimiz dar olduğu için kısa kesiyorum, isterdim ki anlatayım size Hasenü'l-Basrî Hazretlerini, Hasenü'l-Basrî, Hayder-i Kerrâr Cenâb-ı İmâm-ı Ali'nin talebesidir ve Resûl-i Ekrem'in bardağından su içmişdir küçükken. Resûl-i Ekrem'in bardağından su içmiş Hasenü'l-Basrî Hazretleri. Bir kadın geldi ona dedi ki, "Yâ İmâm, genç bir kızım öldü, anneyim, kalbim yanıyor".
Allah kimseye evlad acısı vermesin. Cenâb-ı Hakk diyor ki hadîs-i kudsîde, "Ben bir mü'mine bir musîbet ile, malına, canına, evlâdına, teveccüh edersem, o mü'min de sabr-ı cemîl ile bunu karşılarsa, kıyâmet gününde onu hesâba çekmeye utanırım" diyor Hazret-i Allah Celle Celâluhû. O kadar acı bir mesele. Evlad acısının ne olduğunu bilmeyenler, bilmezler onun acısını. Onun için söylüyoruz.
Hasenü'l-Basrî Hazretlerine kadın geldi, yanıyor, "Kızımı görmek istiyorum yâ İmâm, bunun bir çâresi var mı?" diye sordu.
Kur`ân öyle bir kitâb ki, her şey onda mevcûd. Bilene, bulanan, olana. Bilmezsen bir şey yok. Ama evvelâ Kur`ân'ın sâhibi ile arayı iyi etmelisin ki Sana Kur`ân söylesin.
"A Hanım" dedi, "niçin görmek istiyorsun? Ahreti görmek iyi olsaydı eğer Allah insanlara dünyâdan gösterirdi. Bazı mü'minlere gösteriyor bunu, îmânlar tâzelensin diye. Sen buna tahammül edemezsin sonra, evlâdını göreceksin". Kadın "Dayanamıyorum yâ İmâm, görmek istiyorum evlâdımı" dedi. Ve Hazret-i İmâm ona tarif etdi, bir ilaç, Hazret-i Muhammed'in eczâhânesinden, Kur`ân reçetesiyle, dedi, "Cumartesi akşamı şu şu sûreleri oku, şöyle yap", kadıncağız onu yapdı ve kızını gördü. Kızını azâbda gördü.
Bazı şeyleri insanın bilmemesi bilmesinden hayırlıdır. Herkes bunu bilmez. Her şeyi bilmek isteriz, istikbâli öğrenmek isteriz. İyi bir şey değildir istikbâli öğrenmek. Allah'a itimâd et, Allah'a bağlan. O kadar kâfî senin için. Yarın ne olacağımız malûm değil. Şimdiden bilirsen ne olur? İnsan ölüm saatini bilseydi, kimse bir taş üzerine bir taş koymazdı. Bilmemek hayırlıdır. Bazı gafletler, bilmekden hayırlıdır. Ölümü unutma yalnız. Allah'ı unutan helâk olur. Ölümü unutan gene helâk olur. Geçiyoruz.
Gördü evlâdını azâbda, ağlayarak geldi Hazret-i İmâm'a, "Yâ İmâm, ciğerim yanıyor, keşke görmeseydim, sizin sözünüze geldim ama iş işden geçdi, ne yapayım?" dedi. Ne yapabiliriz? Ahretde olanlara dünyâdakile rne yapabilirler? "Hayır yap" dedi, "Hayır yap". Allah bunu Ümmet-i Muhammed'e bahşetmişdir. Sağların duâsı ile, sağ olanların hayır hasenâtı ile, azâbda olanların, âhretde olanların azâbları tahfîf olur yâhud kaldırılır. Bu Ümmet-i Muhammed'e bahşolunmuş, Peygamberimize. Beş şey var bir tânesi de bu.
İki gün sonra Hasenü'l-Basrî gördü, güzel bir hanım ve başında murassa bir taç, şâirler dahi bunu hayallerinde tahayyül edip söyleyemezler. Dedi, "Sen hangi peygamberin âilesisin? Hangi peygamberin kızısın?" diye ona sordu. Dedi ki, "Yâ İmâm, ben peygamber âilesi değilim, peygamber kızı da değilim, bir velî kızı da değilim. Sana gelip kızını görmek isteyen ihtiyar kadın vardı ya, işte o kızım ben" dedi. Hazret-i İmâm, "Ama o azâbdaymış" deyince, kız dedi ki, "Bu kabristanda böyle beş yüz kişi vardı, hepimiz azâbdaydık, bir zât-ı akdes geldi, kabristan kenarında on defa salavât-ı şerîfe okudu, bizim rûhumuza bağışladı, Allah buyurdu ki, Habîbime salât okunan yerde ben azâb bırakmam, o beş yüz kişinin azâbı, cennet bahçesine tahvîl olunup, nimete tahvîl olundu" dedi.
Şimdi salât ü selâmın bir sırrını da söyleyeyim. On bin salavât-ı şerîfeyi veren kimse, on bin salavât-ı şerîfe...
Bu birden verilmez, güç. Çünkü bazı adam, "yirmi bin defa Allah de" diyor. Bu esmâ-yı ilâhî oyuncak değil ki, yirmi bin defa Allah denir mi. İnsan on bin defa çivi dese aklını kaçırır. Lüzûm yok öyle şeylere. İbâdetin az olsun fakat devamlı olsun. Resûl-i Ekrem öyle söylemiş. Aşkın ziyâde ise, Allah'a yanıyorsan elli bin de diyebilirsin, ona karışmayız biz. Elli bin de dersin yüz bin de dersin. Allah'a aşkı varsa eğer, "lâ mahbûbe illâ hû" diyorsa ona bir sözümüz yok. Geçiyoruz.
On bin salavât-ı şerîfeyi, peyderpey okumak şartıyla, okuyan bir müslüman, muhakkak Resûl-i Ekrem'in şefâatına nâil olur ve sancağı altında cem' olur ve civâr-ı Mustafâ'da iskân olur ve yed-i envereyn-i Muhammediyye'den, Hayder-i Kerrâr'ın elinden Âb-ı Kevser'den sîrâb olur.
Yetmiş bin "lâ ilâhe illallah" diyen mü'min, ama ağzı başka yerde kalbi başka yerde olmayacak, herşeyiyle Allah'da olacak kendisi, yetmiş bin tevhîd çeken kimse, cehenneme müstehak olsa, yetmiş bin tevhîd hürmetine Allah azâbını def' ü ref' eder. Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem hadîs-i şerîflerinde, "lâ ilâhe illallah sümünü'l-cenne, cennetin bahası lâ ilâhe illallahdır" buyuruyor. Gene diğer bir hadîs-i şerîfde "Lâ ilâhe illallah miftâhü'l-cenne, cennetin anahtarı lâ ilâhe illallahdır" diyor. Gene ölüne de okuyabilirsin, ölüne. Ölmüşüne de okuyabilirsin. Kendi sağlığında da okuyabilirsin. Yavaş yavaş, birdenbire yetmiş bin değil. Her namazdan sonra yüzer tâne yüzer tâne.
Tabii namaz kılıyorsun, mü'minlere lâyık olan Cenâb-ı Hakk'a secde etmekdir ve Allah'a rükû' etmekdir, Allah'a kıyâm etmek, Allah ile sohbet etmekdir. Namaz, mü'minin mi'râcıdır. Elbet ki mü'minler peygamberlerini kırmazlar, Resûlullah'ın yolundan yürürler, Allah'ın farz ettiği ibâdeti yerine getirirler, değil mi? Beş vakit kılmak nimetine nâil olmadınsa, Cenâb-ı Hakk'a duâ et, de ki, "Yâ Rabbi, biz kullar sevmediğimiz kimseyi huzûrumuza almıyoruz, sen beni huzûruna al, sev beni, al huzûruna Yâ Rabbi". Böyle duâ et.
Cumadan cumaya gel, o da îmânının alâmetindendir senin. Bayramdan bayrama gel, o da îmânının alâmetindendir. Ömründe bir defa cenâze namazı kıl, o da îmânının alâmetindendir. Ama mü'mine lâyık olan nedir? Beş vakit namazını vaktinde, beş vakit namazını vaktinde edâ etmekdir. Hudû ve huşû ile, yani ta'dîl-i erkâna riâyet ederek.
Eğer kılarsan hesâbını yap. Al eline defter kalem. Günden kırk defa Sûre-i Fâtiha okuyorsun. Yirmi tâne Sûre-i Fâtiha'ya ekli olarak sûre okuyorsun, Kur`ân sûresi. Yüz seksen defa sübhâne rabbiye'l-azîm diyorsun. Üç yüz altmış defa sübhâne rabbiye'l-a'lâ diyorsun. Yirmi defa tahiyyât, kırk defa salât ü selâm okuyorsun. Bak hesâb et, beş vakit namazda olan ibâdetleri. Estağfirullah, Allah'a karşı böyle bir şey değil ama namazın ne büyük nimet olduğunu söylemek için bunları söylüyorum sizlere mü'minler.