19 Kasım 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Cenâb-ı Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ana karnında idi, peder-i âlîleri yani babası Hazret-i Abdullah radıyallahu anh Hazretleri göçdüler. Efendimiz ana karnında yetim kaldı.
Hazret-i Abdullah, çocuk dünyâya geldiği vakit halka ikrâm edeyim diye Medîne-i Münevvere'ye hurma almaya gitmişdi, yolda kaldı. Türbesi yakın zamana kadar, Medîne-i Münevvere'de Sultân-ı Enbiyâ'nın yakınında idi. Ben de gittiğimde ziyâret etmişdim, henüz yıkılmamışdı. Şimdi orasını da mescide kalb etmişler, mescid olmuş.
Peygamberimiz altı yaşında iken de, Hazret-i Âmine göçdü. Peygamberimiz hem anadan hem babadan küll yetim kaldı, öyle yetişdi. Kimin yanına? Ebû Tâlib Hazretlerinin yani Hazret-i Ali'nin, kerremallahu vecheh, pederinin yani amcasının yanına. Ebû Tâlib'in hâli vakti pek yerinde değildi, çoluğu çocuğu fazlaydı fakat Peygamberimizi öyle bir aldı ve bağrına basdı ki, O'na hiç ana baba acısı duyurmadı. Zâten iki sevdiği bir senede vefât etti, hem Hatîce, hem Ebû Tâlib aynı senede vefât edince, Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem o seneye hüzün senesi demişdi.
Melekler demişler ki, "Yâ Rabbi, habîbim diye medh ü senâ ettin fakat anadan ve babadan yetim bırakdın. Bunun sırr-ı hikmeti nedir?" demişler. Hakk Teâlâ buyurmuş ki, "Habîbim bir tarafdan bir meşakket gördüğü vakit, annesini yâhud babasını bıraksaydım, onlara sığıncakdı, 'Anne!' yâhud 'Baba!' diye seslenecekdi. Annesini babasını aldım ki bana sığınsın 'Allah!' desin".
O zâten hiç bir zaman Hakk'dan gayrına sığınmamışdı. Sallallahu aleyhi vesellem.