20 Ocak 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Adamın birisi, duâ edermiş, bir zavallı. Bir adam batmış, tüccar adam. Nâmuslu adam, tüccar, başına felâket gelmiş.
Bir akşamda insan felâket olur. Zelîl azîz, azîz zelîl olur. Akşam başvekil, sabahleyin götürürler, takarlar kelepçeyi götürürler. Akşam başvekildi. Akşam reisicumhurdu, sabahleyin tabuta koyarlar, götürürler. Azrâil gelir götürür. Hiç güvenmek yok, Allah'dan başkasına.
Şimdi, o adamcağız, borçlu kalmış, nâmuslu adam. "Yâ Rabbi elimden mülkümü aldın, malımı da aldın, iyi güzel ama, borçlu kaldım ben, iffetli insanım ben, biliyorsun benim hâlimi Yâ Rabbi, ben nasıl çıkarım halkın huzûruna. Bana ihsân u inâyet buyur". Yüz altın borcu kalmış. Yüz altın lira. Bugünkü parayla kaç para yapıyor hesâbı yap. "Aman Yâ Rabbi yüz altın bana" diye yalvarıyor, yakarıyor filan. O gece bir rüyâ görüyor. Rüyâsında Cenâb-ı Peygamber'i görüyor, sallallahu aleyhi vesellem.
Efendim, bunu da söylemeden geçmeyeceğim. Kusura bakmayın, affedin beni. Peygamber'i sakallı gör, saklasız gör filan, hep Peygamber'dir o. Senin noksanlığındır o, sakalsız görürsen Peygamber'i. Resûl-i Ekrem öyle buyurmuş, ve kâle'n-nebiyyü sallallahu aşeyhi vesellem, "men reânî fi'l-menâmi fekad reânî, beni gören beni görmüşdür" diyor Peygamber.
Şimdi, görmüş adam. Demiş, "Ne istiyorsun bakayım sen?" demiş. "Yâ Resûlallah yüz altına ihtiyâcım var, iffetliyim ben, çıkamam sokaklara. Ben felâket oldum, başıma iş geldi" filan. "Git Hekimoğlu Ali Paşa'ya"...
Hekimoğlu Ali Paşa nerede bakayım? Câmisi var burada, sadrazam. Cerrahpaşa'da.
"Git Hekimoğlu Ali Paşa'ya, benden selâm götür kendisine, sana yüz altın versin" demiş Efendimiz. "Yâ Resûlallah, ben bunu söylerim ama o beni yalanlar" demiş. "Yalanlarsa de ki" demiş, "bende bürhan var, şâhidim var, tanığım var, nedir, sen her akşam yüz salavât okurmuşsun Peygamber'e, dün akşam okumamışsın, tanığım bu". "Peki öyleyse", gitmiş adam, girmiş huzûr-ı sadrazama. "Nedir, ne istiyorsun?" demiş. "Resûl-i Ekrem'in size selâmı var". "Ve aleyküm selâm ve rahmetullahi ve berekâtuh, evet?". "Bana yüz altın vereceksiniz". "Nee?". "Resûl-i Ekrem'in selâmı var size, yüz altın bana vereceksiniz". "Aleykümselam, güzel ama, Peygamber beni görmüyor da seni niye görüyor?" demiş. "Sana görünüyor, bana görünse, bin altın vereyim ben" demiş. Yaaa! Demiş, "Paşa Hazretleri, ben aynı şeyi Peygamber'e söyledim, Yâ Resûlallah beni yalanlar bu zât dedim, o bana tanık verdi, şâhid verdi, işâret verdi". "Nedir o?". "Sen her gece Peygamber'e yüz salavât okurmuşsun, dün akşam okumamışsın". "Neee!" dedi Paşa. Hakîkaten de öyle, tamam. "Bir daha söyle bakayım". "Resûl-i Ekrem'in sana selâmı var, bana yüz altın vereceksin". "Aleykümselam, bir daha söyle". "Peygamber'in selâmı var, bana yüz altın vereceksin". "Aleykümselam, bir daha söyle". "Resûl-i Ekrem'in selâmı var, yüz altın vereceksin". Yedi sekiz defa oldu böyle, adam alay ediyor zannetdi Paşa'yı. Alay ediyor zannetdi. "Paşa Hazretleri" dedi, "benimle alay etmeyin, ben fukarâyım, yaralıyım" dedi. "Yok evlâdım, seninle alay etmedim" dedi, "her selâmına yüz altın vereceğim ben sana" dedi, "her selâmına Resûlullah'ın". Dokuz yüz altın verdi kendisine, "Götür, borcunu öde" dedi. Eğer devâm etseydik, kaç selam verirsen, Peygamber'in selâmını, o kadar yüz altın verecekdim sana" dedi, "burada kesdin işi" dedi.
Lillahi'l-Fâtiha!
www.muzafferozak.com