Resûlullah'ın Öğretdiği Özlü Bir İstiâze

9 Mayıs 2022 tarihinde yayınlanmıştır.

Günah
Resûl-i Ekrem Efendimizin ashâbına ta'lîm ettiği büyün duâlar, istiâzeler, istiğfârlar nice hikmetlerle doludur. Bunlar ekseriyâ elfaz bakımından çok kısa ama ma'nâ bakımından çok genişdir, çok şumullüdür. Öyle ki her biri hakkında uzun uzun şerhler, îzâhlar yapılabilir. İşte o özlü duâlardan biri de şudur :

اللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا عمِلْتُ ومِنْ شَرِّ مَا لَمْ أَعْمَلْ
Allahümme innî e'ûzübike min şerri mâ 'amiltü ve min şerri mâ lem a'mel.
Allahım, yapdıklarımın ve yapmadıklarımın şerrinden sana sığınırım.

Dikkat ederseniz bu istiâze her şeyi içine alıyor. Zîrâ bir kimsenin başına gelecek kötülükler ya işlediği bir fiilden dolayı yâhud da yapmadığı bir işden dolayı gelir. Üçüncü bir hâl tasavvur dahi edilemez. 
Bunlar da iki kısımdır. 

Birinci kısım Allah'ın emir ve yasaklarına taalluk eder. Yani Allah'ın emirlerini yerine getirmemek yâhud yasaklarından kaçınmamak, şerri, belâyı, musîbeti davet eder. Meselâ namaz kılmamak, emredileni yapmamak, içki içmek de yasaklananı yapmakdır. Bunlardan Allah'a sığınmak demek, emirlerine itâat ve yasaklarından kaçınmak husûsunda Cenâb-ı Hakk'dan yardım taleb etmek, O'na ilticâ etmek demekdir.

Burada bir başka incelik daha var. Biz bazen iyilik sûretinde kötülük, sevâb şeklinde günah, hayır görünüşünde şer yaparız ve bunun farkında bile olmayız. Meselâ ne gibi? Namazı riyâ ile kılmak gibi. Haram lokma ile oruç tutmak gibi. Haram kazançla hacca gitmek gibi. Bunlardan da Allah'a sığınmak lâzımdır.

Diğer bir incelik de şudur. Pek çok yanlışımız ibâdetlerimizle ve iyiliklerimizle karışmış durumdadır. Meselâ abdest alırız ama suyu isrâf ederiz. Evet, abdest bir ibâdetdir, fazîletdir ama israf da haramdır. Meselâ öyle bir yerde namaza dururuz ki halkın geçişine mani oluruz. Namaz bir ibâdetdir, iyi güzel ama halka eziyet etmek yâhud da halkı namaz kılanın önünden geçmek mecbûriyetinde bırakarak günaha sokmak da günahdır. Bu gibi şeylerden de Hakk'a ilticâ etmek lâzımdır.

İkinci kısım ise yapılması yâhud yapılmaması husûsunda bir emir veya yasak olmayan yani insanın irâdesine bırakılmış olan şeylerdir. Meselâ evlenmek, alışveriş yapmak, çocuk sâhibi olmak, ticâret ve sâire gibi. Bu husûslarda hakkımızda neyin hayır neyin şer olduğunu bilmediğimiz için bunlar hakkında istiâze etmek öncekilerden daha önemlidir. Yani Allah'ın yasak etmediği fiilleri yapacağımız zaman dahi hep istiâze etmek gerekir. Zîrâ bu fiillerin kötü netîceler vermesi her zaman mümkündür, muhtemeldir. Meselâ ne gibi? İnsan birisini sever, evlenir, fakat o evlilikden hayır görmez. Çocuk sâhibi olur fakat çocuk başına belâ olur. Öyleyse her husûsda Allah'a sığınmak ve O'na ilticâ etmek lâzımdır.

İşte bu özlü istiâze bize bütün bunları hatırlatıyor. Yani gerek yapdığımız ve gerek yapmakdan kaçındığımız iş, ister dînî, ister dünyevî olsun, ister ibâdet nevinden, ister muamelat cinsinden olsun, bunların sebeb olabileceği bütün kötülüklerden kurtulmanın çâresi öncelikle Cenâb-ı Hakk'a ilticâ etmek ve O'ndan yardım istemekdir.
Listeye geri dön