16 Mayıs 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Rızâ makâmı pek yüce bir makâmdır. Etvâr-ı Sab'a usûlüne göre seyr u sülûkde nefsin beşinci makâmıdır ki bu mertebeye nefs-i râdıye mertebesi denir. Bir altında nefs-i mutmainne bir üstünde nefs-i mardıyye vardır. Kur`ân-ı Kerîm'den delîli, "يَٓا اَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُۗ *اِرْجِع۪ٓي اِلٰى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَرْضِيَّةًۚ yâ eyyetühe'n-nefsü'l-mutmainne, ircı'î ilâ rabbiki râdıyeten merdıyye" âyet-i celîlesidir. Bu makâmın ehli azdan azdır. Zîrâ pek ağır imtihanlardan ve mücâhedelerden sonra erişilebilir bu makâma.
Büyük mürşidlerimizden İsmâil Ankaravî Hazretleri bu makâm hakkında şöyle buyuruyorlar :
Allah kuldan râzı olmak mertebesi var, kulun dahi Allah'dan râzı olmak mertebesi var. Allah kulundan ol vakitde râzı olur ki, emrine imtisâl edüp ve nehyinden ictinâb kılup amel-i sâliha işleye, kemâ kâlallahu teâlâ, "اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۙ اُو۬لٰٓئِكَ هُمْ خَيْرُ الْبَرِيَّةِۜ * جَزَٓاؤُ۬هُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَدًاۜ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُۜ ذٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ". Yani tahkîkan şol kimseler ki îmân getirdiler ve amel-i sâlih kıldılar, hemân bu sıfatla mevsûf olanlardır halkın hayırlısı. Bunların a'mâl-i sâliha ve ef'âl-i mardiyye mukâbelesinde olan cezâları rableri katında adn cennetleridir anın tahtında enhâr-ı cârîye olur. Ol cennâtda bunların hulûdu ebedü'l-âbâd mikdârı olduğu hâlde, Allah bunlardan râzı oldu, itâat ve inkıyâdları sebebiyle. Ve bunlar dahi Allah'dan râzı oldular.
"ذٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ". Yani bu makâm haşyet makâmıdır. Bu makâm rızâ makâmı olduğu hâlde bu haşyetden nâşî ehline emniyet hâsıl olmaz. Bu makâmın ehli makâm-ı ubûdiyyetde Cenâb-ı Hakk'ın hükmüne inkıyâd ederler. Ve haşyet, hasâis-i ulemâ-billahdır ve vesîle-i makâm-ı rızâdır.
Nefs bu dünyâda râdıye mertebesine varmaz illâ mutmainne mertebesine vardıkdan sonra. Ve nefs ol vakitde mutmainne olur ki, terk-i lezzât-i fâniyye ve izâle-i hevâ-i nefsâniyye kıla. Pes mutmainne oldukdan sonra rabbisi katında mardıyye olur ve andan her ne gelirse râdıye olur. Nimet gönderse nimet bilir, mesâet gönderse meserret bilir.
Râbia'ya sordular, "Rızâ makâmına nasıl erişilir" dediler, "Musîbeti de nimet gibi karşılamadıkça erişilmez" buyurdu. Ve Hâris-i Muhâsibî buyururlar ki, "Rızâ, kalbin hükm-i ilâhî altında sükûn bulmasıdır". Ve Cüneyd Hazretleri dahi bu kelâmlara münâsib buyururlar, "Rızâ, kazâ-yı ilâhînin zuhûrunda kalbin sürûrudur". Ebû Hureyre Hazretleri, Hazret-i Resûl aleyhisselâmdan rivâyet ederler ve Hazret-i Resûl aleyhisselâm kazâ-yı Hakk'a rızâ verene duâ edüp buyururlar ki, "Allah, nefsine ârif olan ve diline sâhib olan ve Allah'ın nimetlerine şükreden, kazâsına râzı olan kimseye rahmet eylesin".
Bâyezid-i Bestâmî Hazretlerinden suâl olundu ki, "Kişinin Allah'dan râzı olmasının alâmeti nedir?". Buyurdu ki, "Allah cehennemi onun karşısına koysa dahi, yüzünü çevirmeyen kimsedir".
Bu, ziyâde fânî-fillah olanın mertebesidir. Vallahu a'lem.