15 Ekim 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Hakk Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri buyurmuşlardır ki :
Ey âdemoğlu! Ben senden yarının amelini istemiyorum, sen de benden yarının rızkını isteme!
Ey âdemoğlu! Benim senin üzerinde bir takım farzlarım vardır, senin rızkın da bana âiddir. Şâyet farzlarımda bana hâinlik edersen, senin bu hâline rağmen rızkını vermekde ben sana hâinlik etmem.
Ey âdemoğlu! Mâdemki benim tükenmez olan hazînelerim ebediyyen dolu olarak kalacakdır, rızkının elden gideceğine dâir hiç korkun olmasın.
Ey âdemoğlu! Seni önce toprakdan, sonra nutfeden yaratdım. Seni yaratmak bana hiç de zor gelmedi de, herhangi bir vakitde sana bir lokma ekmeği ulaştırmak mı bana zor gelecek?
Ey âdemoğlu! Seni kendim için yaratdım, eşyâyı da senin için yaratdım. Senin için yaratdığım şeyler uğruna kendim için yaratdığımı rezîl etme!
Bu kudsî hadîslerin hepsini Şeyhü'l-Ekber Hazretlerinin Mişkâtü'l-Envâr nâmındaki eserinden aldım.
Dikkat ederseniz, bu ilâhî hitâbların hepsi de "er-rızku 'alallah" hakîkatine işâret etmekdedir. Yani Allah kullarının rızkını tekeffül etmişdir, üzerine almışdır. Üstelik iyi-kötü, mü'min-münkir, müslim-gayr-i müslim, âbid-fâsık ayrımı da yapmamışdır. Öyleyse rızık için endîşe etmeğe gerek yokdur.
"Mâdem öyle, yan gelip yatalım" diyebilir miyiz? Hayır. Çalışacağız, rızkımızı helâlinden elde etme yollarını bulacağız. Zîrâ Allah her şeyi bir sebebe bağlamışdır.
Peki öyleyse bu ilâhî îkâzlardan ne anlayacağız? Cenâb-ı Hakk'ın bu husûsda bizden istediği şey nedir?
Allah'ın bizden istediği şey, O'na güvenmemiz ve rızkımızın mahlûkdan değil, Hâlık'dan geleceğini bilmemizdir. Cenâb-ı Hakk'ın istemediği, sevmediği, kötülediği şey ise, bizim rızık endîşesine düşerek, O'nu unutmamız, O'na kullukdan yüz çevirmemizdir. Zîrâ pek çok kimse şeytanın iğvâsına kapılarak, "aç kalırım, fakîr kalırım, muhtâc duruma düşerim" diye vehmederek, yalan yanlış işlere tevessül ediyor, gayr-i meşrû işlere bulaşıyor, nâmerde el açıyor, helâl-haram demeden ne bulursa toplamaya çalışıyor. Cenâb-ı Hakk'ın istemediği şey budur işte. Yoksa Allah'a kulluk eden, O'nu unutmayan, O'nun nimetlerine şükreden, O'nun emirlerine uyup, yasaklarından kaçınan bir kimsenin rızık peşinde koşması ayıplanmaz. Nitekim peygamberler de velîler de rızıklarını temin için çalışmışlardır. Hattâ pek çokları bu yüzden nebîlerin nübüvvetini ve velîlerin velâyetini kabûl etmemiş, "Onlar da bizim gibi insan, onlar da bizim gibi yiyip içiyorlar, çarşılarda alışveriş yapıyorlar" demişlerdir.