22 Nisan 2022 tarihinde yayınlanmıştır.
Ashâb-ı soffeden Abdullah ibn Ömer radıyallahu anh Hazretleri diyor ki,
Ben Resûlullah'ın hayatda olduğu dönemde bekar bir gençdim, Mescid-i Nebî'de kalırdım. Bizden biri rüyâ gördüğü zaman onu Peygamber'e anlatırdı. Ben de bir defa, "Allahım, eğer senin katında benim için bir hayır varsa bana Peygamber'in tabîr edeceği bir rüyâ göster" diye duâ etdim. Sonra uyudum ve şöyle bir rüyâ gördüm. Rüyâmda iki melek geldi ve beni alıp götürdüler. Sonra yolda başka bir melek onlara rastladı ve "Korkulacak bir şey yok" dedi. Sonra o iki melek beni cehenneme götürdüler. Bakdım ki cehennem kuyu duvarı gibi örülmüş vaziyyetde ve içinde tanıdığım bazı kimseler de var. Sonra iki melek beni alıp sağ tarafa doğru götürdüler. Sabah olunca ben bu rüyâmı kızkardeşim Hafsa'ya anlatdım. O da rüyâmı Resûlullah'a anlatdığını ve Resûl-i Ekrem'in şöyle dediğini söyledi : "Abdullah şübhesiz sâlih bir adamdır ama keşke gece namazını daha çok kılsaydı".
Bu hâdisede sâlikler için büyük bir ders var. Zîrâ Abdullah ibn Ömer'in hâli, sâliklerde sıkça görülen bir hâldir. Zâten o da ilk dervîşlerdendir. Hazret-i Peygamber'in taht-ı terbiyesinde bir lokma bir hırkaya kanaat ederek tahsîl-i irfân etmiş bir zât-ı akdesdir.
Dikkat edilirse Hazret-i Peygamber, onun rüyâsını tabîr etmek yerine ona bir tavsiyede bulunmuşdur. Tavsiye de çok manidardır, gece namazını çoğaltmak. Acabâ neden? Namaz en büyük zikirdir, hele de gece namazı. Namaz Allah ile buluşmakdır, Allah ile konuşmakdır. Namazda urûc vardır, namazda kurbiyyet vardır, namazda Hakk'a vuslat vardır. Rüyâ ise bir haberdir, bir müjdedir, bir iltifatdır. İkisi arasında dağlar kadar fark vardır. Sâlikin güzel bir rüyâ görmek istemesi taltîf beklediğindendir. Halbuki seyr u sülûkden maksad ivazsız garazsız Hakk'a kullukdur, nihâî gâye Hakk'a vuslatdır, müşâhede-i cemâldir, marifetullahdır. Bu da uyuyarak, rüyâ görerek olmaz. Tam aksine uykuyu azaltıp, ibâdeti çoğaltarak olur.