12 Temmuz 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Emin Işık Hocaefendi bir Mesnevî-i Şerîf dersinde anlatmışlardı :
Bazı rüyâlar aksiyle tevîl edilir. Çünkü o âlem bu âlemin zıddıdır. Orada gördüklerin buradakilerin zıddıdır. Rüyânda çok gülüyorsan, çok eğlenceli, çok neşeli böyle, hele bir içki meclisinde filan kendini görüyorsan, bil ki bu dünyâda başın belâya girecek, çok ağlayacaksın. Eğer rüyânda kendini ağlıyor görüyorsan, yakında sevineceksin manâsına gelir.
Eğer rüyânda sana acı bir yiyecek, çiğ köfte gibi filan acı yiyecek ikrâm etdiler onu yediysen, dünyâda acı çekeceksin demekdir. Eğer Urfalı değilsen.
Yangın, üzüntüdür. Komşunun evi yanıyor, görüyorsun, oradan bir cenâze çıkacak, sen de üzüleceksin demekdir.
Kendini ölmüş gördün, seni mezara koyuyorlar. Kışlık ev alacaksın demekdir. Ölümle bir alâkası yok çünkü meskendir. Uzun müddet kalacağın bir yer. Yani oturacağın bir yer, ev sâhibi olacaksın demekdir. Eğer bir çardak görürsen kirâya taşınacaksın demekdir.
Birisine rüyâsında "Sen Eyüp'den ev alacaksın" demişler. Adam "Ben Eyüp'den ev alacağım, Eyüp Sultan'a yakın olacağım" derken rahmetli olmuş, Eyüp Sultan mezarlığına gömülmüş. Birisi bu hâtırasını anlatınca Hocaefendi buyurdular ki :
Ben aksini söylemedim. Mezar alırsan, ev alacaksın demekdir. Mezara girersen, ev alacaksın demekdir. Ama ev alırsan, mezar demekdir. Bir tabir eden, bilen birisine söyleseydi, meselâ bana gelip deseydi ki, "Hocam, Eyüp Sultan'dan bir ev alacağım bana müjdelendi" deseydi, ben ona doğru tabîr ederdim. Bazen de söyleyemiyorsun tabii, "Allah hayra tebdîl etsin, inşallah bir şey olmaz filan" diyorsun, başından savıyorsun.
Meselâ anne kızını rüyâsında görüyor, kızı ölmüş tabutda, üstüne de örtü örtmüşler. Gelin olacak demekdir. Ve boşanmayacak demekdir. Tekrar eve gelmeyecek. Temelli gidiyor çünkü. Mutlu olacak. Hele tabutun üstünde yeşil örtü varsa, o mutlu bir evlilik yapacak ve boşanma olmayacak, geri dönüşü olmayacak demekdir. Böyle.
Meselâ talebeler umûmiyyetle deniz görürler. "Hocam" diyor, "deniz gördüm, yüzdüm yüzdüm, bir adaya kadar vardım, ondan sonra uyandım". Bir dersden bütünlemeye kalacaksın. Çünkü deniz ilimdir. Deryâ gibi adam diyoruz ya âlimlere. Deniz ilimdir. Gerçekden ilim ehli olacaklar, denizle ilgili rüyâ görürler. Bir kısmı da diyor ki, "Hocam, Marmara'da yürüyerek karşıya geçdim" diyor. Bütün derslerden kolaylıkla geçeceksin.
Birisi, "Ben devamlı askerlik rüyâsı görüyorum, beni askere götürüyorlar, halbuki otuz beş sene oldu askerlik yapalı, bu ne manâya gelir" deyince, Hocaefendi buyurdular ki :
Askerliğin senin üzerinde etkisi var. Ben de askerden geldim, yedeksubaydan, altı ay her gece kendimi kışlada görüyorum. Demek ki sana çok etki yapmış. Aynı rüyâyı tekrar tekrar görüyorsan, o rüyâ değildir. Hakîkî rüyâ bir defa görülür. Ve yaşanmamış bir olay görülür. Meselâ çocuklar, bilhassa küçük çocuklar, yâhud gençler hep gece rüyâlarında köpek saldırısına uğradıklarını görürler. O küçükken, iki üç yaşındayken bir köpek saldırmışdır, çok korkmuşdur. O tâ uzun yıllar tesiri altında kalır. Rüyâ değil onlar. Öyle şey olmaz. Tabir bile etmeyeceksin. Psikolojik bir takım şeyler. Rüyânın sekiz çeşidir var. Bunların içinden bir tânesi hak rüyâ. Rüyâ-yı sâdıka deniyor buna, yoksa adgâsü ahlâm. Öğleye kadar unutursun zâten. Sabahleyin rüyâ görürsün, öğleden sonra, "Yâhu neydi o benim gördüğüm rüyâ filan" dersin. Hepsi silinmiş gitmişdir. "اِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَع۪يفًا۟ inne keyde'ş-şeytâne kâne zaîfâ" diyor. "Şeytan'ın iğvâsı çok zayıfdır" diyor, "kalıcı değildir" diyor. O işte Şeytan iğvâsı yâhud nefsimizin şeyleri, yâhud günlük olaylar. Onlar bir şey değil.
Bazı rüyâlar da yarım. Geliyor bana, bakıyorum, rüyâ yarım. "Sen bir rüyâ daha göreceksin, o zaman gel" diyorum. Bakıyorsun iki sene sonra görüyor o rüyâyı.
Birisi sordu, "Hocam, rüyâlar yol gösterici midir?" dedi. Hocaefendi buyurdular ki :
Tabii. Bana bir adam geldi, "Hocam" dedi, "ben bir yere devâm ediyordum, sohbet çok güzel oluyordu orada" dedi, "fakat namaz vakti geliyor, birisi bir şey söyleyecek olursa, 'Sus! Namazın kazâsı var, sohbetin kazâsı yok' falan diye namazı küçümsüyor, bu da benim canımı sıkıyordu" diyor. "Sonra İkindi oluyor, namaz kılınmıyor. Akşam oluyor, İkindi kılınmıyor" diyor. "Sonra rüyâmda gördüm" diyor. Saf, temiz bir adam bu. Her nasılsa oraya gidiyor, sohbet olsun diye bir meclise devâm ediyor. Şeyh geçiniyormuş bir tânesi. "Sonra o adamı rüyâmda gördüm, dili yılan şeklindeydi" diyor. Sonra gelmiş bana, "Hocam, bu ne demek" diye sordu. Yâhu ne demeyi var mı! Allah sana göstermiş işte. Allah gösteriyor işte. Dedim, "Sen temiz niyetli bir adamsın, onun iç yüzünü gösteriyor sana". Çok güzel şeyler söylüyor, menkıbeler anlatıyor, hikâyeler söylüyor ama. İşte bugün Cuma vaazında da söyledim. Öyle adam var, diyor ki, "Bu devirde Peygamber olsa namazı kaldırırdı yâhu" diyor, "bu asırda namaz mı kılınır" diyor, "sakın namaz filan kılmayacaksınız" diyor, "bizim burada namaz diye bir meselemiz yok" diyor. Gençler de, "Aaa bu adam bir şey biliyor, demek ki Peygamberimiz olsa dahi namazı devreden çıkaracakdı falan" diye inanıyor. Câhil çocuk, bilmiyor ki bir şey. Böylece başdan çıkarıyorlar. Ondan sonra, "Nikah da neymiş!" diyor, "seven sevdiğinin malıdır" diyor, "seviyorsan, zâten Allah sana sevdirmiş, sana yazmışdır onu, sâhib çıkacaksın sevdiğine" diyor. Nihakı inkâr ediyor, namazı inkâr ediyor, bu adam şeyh ve mürşid geçiniyor. Gençlerin de tabii hoşuna gidiyor bunlar. Namazsın, abdestsiz, şehvetli, muhabbetli bir meclis. Böyle. Dolu, dolu bunun gibiler. Allah korusun.