Rüyânın Hakîkati ve Berzah Âlemi

13 Nisan 2022 tarihinde yayınlanmıştır.

Rüya

Rüyâlar, melekût âleminden gelen haberlerdir. Melekût âlemi mülk âlemine benzemez, orada buradaki kâideler, kânûnlar geçerli değildir. Zaman, mekân ve fizik kâideleri mülk âlemine mahsûsdur. Rüyâların ekseriyâ tabire muhtâç olmasının sebebi budur. Rüyâda görülen sûretler, birer remz, birer semboldür ve tabir edilerek hakîkatlerinin ortaya çıkarılması gerekir. Aslında mülk âleminde bile bu vardır. Yani uyanıkken gördüğümüz her şeyin de bir tabiri vardır çünkü görülen şeyin bir sûreti, bir şekli olduğu gibi bir de hakîkati, ma'nâsı vardır. Kimisi yalnız sûrete nazar eder, onun arkasına geçemez, pek az kimse gördüğü şeyin hakîkatine, ma'nâsına nüfûz edebilir.

Tabîrin rüyâ tabîrinden ibâret olmadığını yine Kur`ân'dan öğreniyoruz. Cenâb-ı Hakk, bir âyet-i celîlede, "اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَعِبْرَةً لِاُو۬لِي الْاَبْصَارِ Bunda bâsiret sâhibleri için ibret vardır" buyurmuşdur. Diğer bir âyetde de "فَاعْتَبِرُوا يَٓا اُو۬لِي الْاَبْصَارِ fa'tebirû yâ uli'l-ebsâr" buyurmuşdur. Tabir de ibret de ubûr kökünden gelir. Demek ki bu dünyâda gördüğümüz şeyler de hep tabîre muhtâçdır. Yani gördüklerimizin sûretinde kalmayıp hakîkatine ubûr etmemiz, ma'nâsına nüfûz etmemiz lâzımdır.

Hadîs olarak nakledilen bir söz vardır, "İnsanlar uykudadır, öldüklerinde uyanırlar". Bunun ma'nâsı şudur, dünyâ hayâtı bir rüyâdır, bu rüyânın tabiri âhiret hayâtıdır. Burada yapılan edilen şeyler, orada vücûd bulacak, ma'nâsı, hakîkati ortaya çıkacakdır. Meselâ bu dünyâda iyilik, sâlih amel, ibâdet, tâat şeklinde zâhir olan şeyler, öteki tarafda türlü türlü cennet nimetleri olarak ortaya çıkacakdır. Yine bu dünyâda yapılan zulümler, kötülükler, günahlar, öbür tarafda cehennem azâbı olarak zâhir olacakdır. Demek ki uyurken görülen bir rüya, rüyâ içinde bir rüyâdır. Uyku da uyku içinde ikinci bir uykudur.

Melekût âlemi ile mülk âlemi birbirine zıddır. Çünkü melekût âleminde fizik kâideleri geçerli değildir, o âlemde zamâna ve mekâna bağlılık sözkonusu değildir. Rûhlar o âlemde zamandan, mekândan âzâde olarak dolaşır ve bir takım müşâhedelerde bulunurlar. İki âlem birbirine zıd özellikler taşıdığı için bu müşâhedelerin bu âleme aktarılması için bir ara yer, bir geçit lâzımdır. Buna berzah adı verilir. Berzah âlemi, melekût ile mülk âlemini birbirinden ayırdığı için bu isim verilmişdir. Berzah âlemi, her iki âlemin husûsiyyetlerini da taşıdığından birinden diğerine geçişi mümkün kılar. Tıpkı baharın yaz ile kış arasında bir geçiş olması gibi. Baharda hem yaza hem kışa benzer taraflar vardır. Berzah pek çok yerde karşımıza çıkar. Kur`ân'da da berzaha işâret vardır, "مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِۙ * بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌ لَا يَبْغِيَانِۚ" âyet-i celîlesi berzahın hikmetini beyân eder.  

Bu âleme, misâl âlemi de denir. Neden? Çünkü melekût âlemindeki varlıkların hakîkatleri bu âlemde sûretler ve semboller şeklinde görülür. Biz melekût âlemindeki varlıkları ancak bu şekilde idrâk edebiliriz. Bu âlemde bunun en güzel misâli aynadır, daha doğrusu aynada teşekkül eden sûretdir. Kişi aynada bir sûret gördüğünde, elbette ki bir şey görmüşdür, görmüşdür ama gördüğü şeyin müstakil bir varlığı yokdur. Meselâ o sûreti parçalayamaz, bölemez. Eğer sûretin bir varlığı olsaydı onu bölmek, parçalamak mümkün olabilirdi. Fakat sûrete yok da diyemeyiz. Sûret hem vardır, hem yokdur. Bugün kuantum fiziğinde fuzzy logic diye bilinen şey de bunun gibidir.

Listeye geri dön