29 Temmuz 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretlerinin bendegânından bir genç, rüyâsında yüksek bir yerden düşdüğünü, gözlerinden birinin patladığını, o patlayan gözü okuyup iyileştirmesi için bir tabağa koyup Efendi Hazretlerine getirdiklerini görmüş. Rüyâsını arz etdiğinde, Efendi Hazretleri rüyâyı tabîr etmek yerine, "Yok canım, olmaz öyle şey! Bırakmayız biz" buyurmuşlar. O genç bundan pek bir şey anlamamış, "Ne demek istediniz?" diye sormaya da cesâret edememiş. Mesele kapalı kalmış.
Aradan zamanlar geçmiş. Efendi Hazretleri âhirete gitmiş. O delikanlının hâli değişmiş, nefsine uymaya başlamış, ibâdet ve tâatı terketmiş. Yani vaktiyle gördüğü rüyâ birebir tahakkuk etmiş. Zîrâ rüyâda yukarıdan düşmesi, onun hâlinin bozulacağına, manevî makâmından düşeceğine, bir gözünün patlaması, hak ve hakîkati göremeyeceğine, yani doğru yoldan uzaklaşacağına işâretdir.
Bu zât, senelerce böyle gaflet içinde yaşadıkdan sonra, nasıl olduysa bir gün aklı başına gelmiş. "Ne yapıyorum ben böyle" diyerek, tövbe etmiş, hâlini düzeltmiş, sâlih bir adam olmuş. Belli ki, Efendi Hazretlerinin himmeti erişmiş, "Yok canım! Olmaz öyle şey! Bırakmayız biz" buyurmasının hikmeti anlaşılmış. Zîrâ gördüğü rüyâya göre onun dalâlet içinde kalması îcâb ederdi.
Peki ne anlıyoruz bundan? Bazı velîler vardır ki tasarruf sâhibidir. Yani Allah'a sözü geçen kimselerdir bunlar. Allah onların isteklerini katiyyen geri çevirmez. Onların himmetiyle olmayacak işler olur. Yani olmayacak işleri oldurur onlar.