Rü'yetullah Hakkında Bazı Hadîs-i Şerîfler

29 Kasım 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Tasavvuf
Rü'yetullah yani Allah'ı görmek hakkında bir çok hadîs-i şerîfler vardır. En mu'teber hadîs kaynaklarından biri olan Sahîh-i Buhârî'de geçen hadîs-i şerîflerden bazılarını zikredelim :

Resûl-i Ekrem Efendimiz bir gece ashâbı ile oturmuş mehtâbı seyrederlerken şöyle buyurmuşlardır :

إِنَّكُمْ سَتَرَوْنَ رَبَّكُمْ كَمَا تَرَوْنَ هَذَا الْقَمَرَ لاَ تُضَامُّونَ فِي رُؤْيَتِهِ
Sizler, Rabbinizi tıpkı şu mehtâbı gördüğünüz gibi yani hiç bir zahmet çekmeden göreceksiniz.

Resûl-i Ekrem Efendimiz diğer bir hadîs-i şerîflerinde de şöyle buyurmuşlardır : 

 إِنَّكُمْ سَتَرَوْنَ رَبَّكُمْ عِيَانًا
Sizler Rabbinizi muhakkak ki âşikâre göreceksiniz.

Rü'yetullah hakkındaki diğer bir hadîs-i şerîf de şöyledir :

 أَنَّ النَّاسَ، قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ هَلْ نَرَى رَبَّنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ‏"‏ هَلْ تُضَارُّونَ فِي الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ‏ قَالُوا لاَ يَا رَسُولَ اللَّهِ‏.‏ قَالَ ‏"‏ فَهَلْ تُضَارُّونَ فِي الشَّمْسِ لَيْسَ دُونَهَا سَحَابٌ ‏"‏‏.‏ قَالُوا لاَ يَا رَسُولَ اللَّهِ‏.‏ قَالَ ‏"‏ فَإِنَّكُمْ تَرَوْنَهُ كَذَلِكَ
Ashâbdan birileri Hazret-i Peygamber'e "Kıyâmet gününde Rabbimizi görecek miyiz?" diye sormuşlar. Efendimiz aleyhisselâm bu soruya karşılık : "Mehtâblı bir gecede ayı görmekde zorluk çekiyor musunuz?" diye sormuş, "Hayır" demişler. Efendimiz aleyhisselâm, "Bulutsuz bir günde gökdeki güneşi görmekde bir zahmet çekiyor musunuz?" diye tekrar sormuş. Yine "Hayır" demişler. Bunun üzerine Efendimiz : "İşte O'nu da tıpkı böyle göreceksiniz" buyurmuşlar. 

Bütün bu hadîs-i şerîfler bize apaçık göstermekdedir ki rü'yetullah hakdır ve gerçekdir. Ne var ki bu rü'yeti söz ile ta'rîf etmek mümkün değildir. Hattâ buna rü'yet denmesi de mecâz tarîkiyledir zîrâ Allah'ı görmek başka bir şeyi görmek gibi olamaz. Bu yüzden de rü'yetullah bir takım remzlerle beyân edilmişdir. Hadîs-i şerîflerde cemâlullahın müşâhedesi için mehtâbın ve güneşin misâl verilmesi tesâdüfî değildir. Bu misâllerde büyük hikmetler vardır. Zîrâ güneş, zâtullaha, mehtâb ise sıfâtullaha işâret eder. Güneşi görmek tecellî-i zâta, mehtâbı görmek tecellî-i sıfâta remzdir. Nitekim ehlullah hazerâtının nutuklarında güneş ve mehtâb hep tecelliyât-ı ilâhiyyenin remzleri olarak kullanılmışdır. İleri derecedeki sâliklerin güneş ve mehtâb rü'yâları da böyle ta'bîr edilir. Bu da göstermekdedir ki, rü'yetullah, aslında Hakk'ın kuluna husûsî bir tecellîsidir. Güneş ve mehtâbın misâl verilmesindeki diğer bir incelik de şudur. Nasıl ki herkes güneşden ve mehtâbdan kendi ölçüsünde istifâde ediyor ise, tecelliyât-ı ilâhî de herkesin isti'dâd ve kâbiliyyetine göre olur. Güneş ve mehtâbın kimsenin kimsenin manzarasına ma'nî olmayacak şekilde zahmetsiz seyredilmesi de, tecelliyât-ı ilâhînin her kula ayrı ayrı ve husûsî olacağını gösterir. Mehtâbın ve güneşin ışığına mâni' olan bulutlar ise Hakk ile kul arasındaki mâsivâ perdelerdir.

Menâzil seyriyle mir'ât-ı şems-i zât olur bedrin
Husûfdan kıl hazer seyret reh-i eslemden ey tâlib
Listeye geri dön