Saç ve Sakal Meselesi

8 Ocak 2022 tarihinde yayınlanmıştır.

Kıyafet

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri, saçlarını uzatırlar, bazen kulaklarına kadar bazen de omuzlarına kadar saç bırakırlardı. Bu yüzden de hep ham sofuların, câhil müslümanların hakâretlerine marûz kalırlardı. Yeri geldiği zaman bunun hikmetini anlatırlar, bizlere ders verirlerdi. Bir defasında buyurdular ki :

Her şeyin iyi tarafını gör, çirkin tarafını görme. Gelmiş benim saçımı görüyor herif. Saçıma ne bakıyorsun sen, lisânıma baksana sen benim. Bir de kalkmış soruyor, "Efendi, sen niye saçını uzatdın?" diye. "Kadın olduğum için, aklım kısa, saçım uzun, ondan". 

Bilmiyor musun sen saç bırakmanın sünnet olduğunu? Allah Allah! Haberin yok mu, Peygamberimiz ömrü boyunca iki defa ustura vurdurdu saçlarına. Ondan gayrı mübârek saçları, ya omuzuna kadar, ya kulağının yumuşağına kadardı Cenâb-ı Peygamber'in. 
"Ama sen papazlara benziyorsun" dedi bir tânesi de. Canım sen kafayı usturaya vurdurdun mu, sen de budist râhiblerine benziyorsun. Onlar da kafayı usturaya vurduruyorlar. Onların kızı alınmaz, kesdiği yenmez. Papazın kızı alınır, kesdiği yenir.

Bir Cuma günü namazdan sonra cemâatden biri Efendi Hazretlerine sordu, "Siz saçınızı niye uzatıyorsunuz, özel bir sebebi mi var?" dedi. Efendi Hazretleri buyurdular ki :

Ben de sana soruyorum, sen niye uzatmıyorsun? Saç bırakmak sünnet-i seniyyedir. Resûl-i Ekrem Efendimiz, ömründe iki defa başını tıraş etdirmişdir, iki defa ustura vurdurmuşdur. Ondan gayrısı, mutlakâ saçlarının ucu kulağının yumuşağına kadar olurdu Peygamberimizin. Bazen omuzuna kadar uzatırdı Hazret-i Peygamber. Sünnetdir. Bizim sofular bilmezler onu, hıristiyan papazları saç uzatıyor diye uzatmazlar. Halbuki Budistler kafalarını usturaya vurduruyorlar. Bütün peygamberle saçlıdır, hiç saçsız peygamber yokdur. Gene ortadan iki tarafa ayırmak sünnetdir. İbrâhim Peygamber de öyle tararlardı, saçlarını ortadan ayırırlardı.

Efendi Hazretleri yine bir hutbelerinde bu husûsda şöyle buyurdular :

Resûlullah Efendimiz, gâyetle âdâba dikkat ederdi, oturması, kalkması, yemesi, içmesi, giyinmesi, gezmesi, dolaşması filan çok intizamlıydı. Saçları vardı Fahr-i Risâlet’in, saçları, kulağının yumuşağına kadardı. Sünnet-i seniyyedir saç bırakmak. Bizim beldemizde âdet olmamış, böyle saç bırakanlara kötü nazarla bakıyorlar. Bazı gözlerinde pislik olanlar, gözlüğü kirli olanlar, kötü nazarla bakıyorlar. Saçları kulağın yumuşağına kadar uzatmak sünnet-i seniyyedir. Peygamberimiz, bazan saçlarını kulağının yumuşağına kadar uzatır, bazan da omuzuna kadar uzatırdı. Ömründe iki defa başını usturayla tıraş etdirdi, kazıtdırdı ve mübârek saçlarını ashâbına, bize hediye olmak üzere, ne yapdı, hediye etdi. Ki bugün elimizde var, Resûlullah’ın mübârek sakalından, mübârek saçından parçalar elimizde durmakdadır. Âşıkâna yâdigar bırakdı. Sakalları çenesinden bir tutam aşağı, fazlasını kesdirirler idi. Çok dikkatli giyinirler, saçlarını Hazret-i Âişe tarardı. İki tarafa tararlardı, yana doğru tararlardı saçlarını. Cümle enbiyâ saçlıdır. Hazret-i Îsâ aleyhisselâm olsun, Hazret-i Mûsâ aleyhisselâm olsun, İbrâhim Peygamber olsun, cümle enbiyâ saçlıdır. Efendimiz de saçlıdır.

Efendi Hazretleri vaktiyle başına gelen bir hâdiseyi de şöyle anlatmışlardı :
Bir gün yine Fâtih Câmisinde vaaz etdim. Sokuldu geldi bir zât, "Bu saçların ne senin böyle başında!" diye çıkışdı. "Göre göre benim yalnız saçımı mı gördün ulan?" dedim, "Başka bir şeyimi görmedin mi hiç?". "Sende ne saç var ne sakal var" dedim." Şu sakallı adam bana dese ki, 'Arkadaş, sen saç bırakmışsın ama sakal koyvermemişsin' dese, ona hak vereceğim. Çünkü sakal bırakmak sünnet-i seniyyedir, saç bırakmak da sünnet-i seniyyedir. Onun saçı sakalı olduğu için, bana 'Niçin saçını bırakdın da sakalını bırakmadın?' diye sorarsa, ben ona hürmet ederim, kızmam. Ama sende ne saç var ne sakal var, kafana da ustura vurdurmuşsun" dedim.  
"Sen hıristiyan papazlarına benziyorsun, uzun saçların var" dedi. "Evet, hıristiyan papazlarına benziyorum ben. Hıristiyan papazının kesdiği yenir, kızı alınır. Sen ise kafana ustura vurdurmuşsun, mecûsîye benziyorsun, mecûsiler kafaya ustura vurdururlar. O ehl-i kitâb değil, onun kızı alınmaz, kesdiği de yenmez" dedim. 
Böyle lüzumsuz şeylerle, şalvardı, saçdı, sakaldı, bilmem neydi, bunlarla uğraşmaya lüzûm yok. Allah bunlara bakmıyor. Allah, kalbe bakıyor, yapdığın ef'âl ü harekâtın iyiliğine. Allah, ona nazar ediyor.
Saçla, sakalla uğraşanlar, sakalda kerâmet var zannedenler, geçmişde olduğu gibi bugün de pek çok. Efendi Hazretleri, bu gibi kimseleri irşâd için, "Dünyâya kıl düzeltmeye değil, huy düzeltmeye geldik" buyururlardı. Efendi Hazretleri sakalda bir kerâmet olmadığını da şöyle beyân etmişlerdi :
Sakal, mübârek bir şeydir. Eğer Ahlâk-ı Muhammediyye ile mütehallık isen sakal sana "nûrun 'alâ nûr" olur fakat değilsen çok çirkin olur. Kerâmet sakalda zannediyorsan, aldanıyorsun. Mü'minde sakal, sünnet-i seniyyeye ittiba' bakımından güzeldir ama sakalda bir kerâmet yokdur. Öyle olsaydı, Ebû Cehil'in de sakalı vardı, patriklerin de sakalı var.

Efendi Hazretleri yine sakal hakkındaki bir suâle cevâb verirken buyurdular ki :

İslâm'da kıl meselesi yok. Bir adamın ahlâkı mükemmel ise, onda sakal bir kemâl alâmetidir. Ahlâkı güzel olmayan bir kimsenin sakalı ona ne fayda verebilir? Hayvanın sırtındaki tüy daha hayırlıdır. Hiç olmazsa hayvanın tüyünden, sütünden, etinden istifâde ediyoruz, ahlâkı bozuk adamın hiç bir şeyinden istifâde edilmez. Ama ahlâkı güzel bir insanın sakalı kemâl alâmetidir. Çünkü bütün enbiyâ sakallıdır. Yalnız bir tânesinin sakalı yokdur, o da Âdem Peygamber'dir.
Efendi Hazretleri sakal meselesi açıldığında bazen şu hikâyeyi de anlatırlardı :
Vaktiyle Fransa kralı Papa'ya bir elçi göndermiş. Adamın sakalı yokmuş. Papa elçiyi görünce, "Kralın hiç sakallı bir adamı yok muydu ki sizin gibi sakalsız birini gönderdi" deyince elçi, "Efendim, kralımız sizin kıl meraklısı olduğunuzu bilseydi, benim yerime bir keçi gönderirdi" demiş.
Muhakkak ki Allah sizin sûretlerinize ve emvâlinize bakmaz, lâkin kalblerinize ve amellerinize bakar.
Hadîs-i Şerîf

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön