2 Kasım 2014 tarihinde yayınlanmıştır.
XVI. yüzyıl ricâlinden olan Sâfî Baba, İmam Hüseyin hakkında yazdığı Kerbelâ mersiyesi ile meşhur olmuştur. Bektaşî mecmualarında ve Mira’tü’l-Makasıd fî Def’il-Mefâsıd adlı eserde ekseriyetle “Sâfî Baba”, XVI. asır içinde yazılmış bazı mecmualarda, “Sâfî” adına kayıtlı bulunan söz konusu mersiyenin bu mahlası kullanan şairlerden hangisine ait olduğu bilinmemektedir.
Muharrem ayında tertîb edilen mevlid ve zikir meclislerinde, bütün tarikatlarda Kerbelâ mersiyesi okuma geleneği mevcuttur. Bu törenlerde okunan mersiyeler içerisinde ise Yazıcıoğlu Mehmed Efendi’nin ve Sâfî Baba’nın mersiyeleri öne çıkar. Sâfî Baba Mersiyesi, Bektaşî tekkelerinde Yazıcıoğlu Mersiyesi ise diğer tekkelerde okunurdu. Yazıcıoğlu Mersiyesi, meşhûr bestekârımız Zâkîrî Hasan Efendi'nin Nühüft bestesi ile okunur, Sâfî Baba Mersiyesi de, kimin bestesi olduğu bilinmeyen, belli bir beste ile okunurdu.
Elimizde bu okuyuşa ait bir tek arşiv kaydı var. Maalesef bu kaydın baş tarafında bir-iki saniyelik bir noksan olsa da beyitler aynı melodi ile tekrar edildiğinden bu eşsiz kayıt sayesinde bestenin tamamını tesbit edebiliyoruz. Asırlar içinde mersiyehanlar güftenin bazı kısımlarını bilerek-bilmeyerek değiştirdiklerinden, bu kayıtta da mersiye metninden farklı bazı kısımlar bulacaksınız. Okuyan zâtın kim olduğunu maalesef tesbit edemediğimiz için bu okuyuşun yüzyıllar öncesinden gelen orijinal nağmelere ne kadar uygun olduğu hakkında daha fazla yorum yapabilmek de mümkün değil. Umarız işin ehli olan zevât bu konu üzerinde çalışarak unutulan bu güzel geleneğimizi ihyâ ederler.
Ey nûr-i çeşm-i Ahmed-i Muhtâr yâ Hüseyn
Ey yâdigar-ı Hayder-i kerrâr yâ Hüseyn
Ey cân ü dil serîrine sultân ya Hüseyn
V'ey Kerbelâ'da şâh-ı şehîdân yâ Hüseyn
Çeşm ü çerâğı âleme nûr-i cemâl-i Hakk
Cânı cihâna rahmet-i Rahmân yâ Hüseyn
Rûşen yüzünde sûre-i ve'ş-Şemsi ve'd-Duhâ
Şânında nâzil âyet-i Kur'ân yâ Hüseyn
Hüsnün gülünde olmaya bir berg-i sebzce
Bâğ-ı behişt ü ravza-i Rıdvân yâ Hüseyn
Hâl-i ruhun katında şehâ seng-i rîzedir
Dürr-i Aden'le la'l-i Bedahşân yâ Hüseyn
Ceddin Resûl-i pâk atan Şâh-ı Murtazâ
Ammin imâm-ı dîn Şeh-i Merdân yâ Hüseyn
Ey nûr-i çeşm-i Fâtıma mahbûb-i ins ü cân
İnletdi bizi mihnet-i devrân yâ Hüseyn
Mâh-ı muharrem erdi dem-i mâtem oldu âh
Oldun bu ayda gün gibi pinhân yâ Hüseyn
Kan ağladı felek şafak şefkatinde âh
Ol dem ki etdiler seni kurbân yâ Hüseyn
Devr-i zemâne döndü vü âlem yıkıldı san
Tuttu cihânı nâle vü efgân yâ Hüseyn
Mâtem donunu geydi bulutlar bölük bölük
Bârân gamınla kopdu vü tûfân yâ Hüseyn
Gökler boyandı kâne gün giydi kâreler
Mahvoldu arada mâh-ı tâbân yâ Hüseyn
Yırtdı yüzünü nâhun-i hasretle mihr ü mâh
Ağladı yer ü gök sana yeksân yâ Hüseyn
Çerhin büküldü beli vü sındı sitâresi
Encüm saçıldı yere çü bârân yâ Hüseyn
Deryalar acıdı sana akar sular dahî
Taşlar alub döğündü firâvân yâ Hüseyn
Kanlar döküb figân ile her kişi der ki âh
Kanı ne oldu sevgili cânân yâ Hüseyn
Gül gibi çehre kana boyandı firâkınla
Çâk etse tan mı gonca-girîbân yâ Hüseyn
Sünbül saçını çözdü vü gül gitti kendinden
Sûsen elinde hançer-i bürrân yâ Hüseyn
İder zebân-ı hâl ile kim kangı yerdedir
Şimr-i la'în ü nekbet-i Mervân yâ Hüseyn
Âl-i Resûl'e hangi yüzü kâre böyle'der
Olsun Yezîd'e la'net-i Yezdân yâ Hüseyn
Her kim seni vü âlini cân gibi sevmeye
İtten beterdir ol nice insân yâ Hüseyn
Bezm-i gamında âteş-i hasretle yanmayan
Olsun hemîşe nây gibi nâlân yâ Hüseyn
Derdâ ki tâs-ı çerh-i felek hânedânına
Gâhî içirdi zehr gibi kân yâ Hüseyn
Sen deşt-i Kerbelâ'da susuz bunda âh ü vâh
Yere mi geçdi çeşme-i hayvân yâ Hüseyn
Dervîşim âstânına yüz süregelmişim
Şâh-ı keremsin eylegil ihsân yâ Hüseyn
Mahşer gününde el benim etek senin şehâ
Komagıl anda teşne vü uryân yâ Hüseyn
Kandır şerâb-ı kevsere Sâfî kulunu sen
Giydir libâs-ı hulle-i rıdvân yâ Hüseyn
Rahmet seni sevip yoluna cân verenlerin
Olsun hemîşe hil'ati elvân yâ Hüseyin
Olsun sana vü âline Rûhü'l-Emîn müdâm
Kerrûbiyânla hamd ü senâhân yâ Hüseyn