5 Temmuz 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
![]() |
1879-1949 |
Hulûsî Bey'in dükkanı fakültenin bir şubesi gibiydi. Bütün ekâbir, profesörler, âlimler, üniversiteye müntesib olan zevât hep onun dükkânına gelirlerdi. Hoca, pek iş yapmazdı, dükkânı orada vakit geçirmek için açmışdı. Hulûsî Bey herkese bir isim takmışdı, bana "kalın molla" derdi. Ekseriyâ beni çağırır, "Kalın Molla, şuradan bir kitap seç de bir kahve parası çıkaralım" derdi. Ben gider kitaplara bakarım, birkaç kitap seçerim. Kendisine seçtiğim kitapları gösterip "İşte şunları aldım" derim o da "Ver on lira ya da ver yirmi lira" der, o parayı kahve parası yapardı.Efendi Hazretleri, gençliğinde Hulûsî Bey ile arasında geçen bir hâdiseyi de şöyle anlatmışlardı :
Günlerden bir gün, Hulûsî Bey yine beni çağırdı. Bir takım kitaplar almış, "Kalın Molla, bu kitapları al" dedi. Kitaplara bakdım, güzel kitaplar var, kitapların arasında bir de Hâfız Osman hattıyla Delâil-i Hayrat var. Hulûsî Bey'e "Hocam bunlar kaç para?" diye sordum. "Punları pen tokuz liraya aldum, sen on iki piçuk lira ver al" dedi. "Bunların arasında yazma bir Delâil var, hem de Hâfız Osman'ın" dedim. Hulûsî Bey, "Daha pokunuz tereye inmedi, kalkdunuz pize yazma öğretmeye" dedi. Yani sen daha bu işe yeni başladın demek istedi. Kitapları alacağım ama eğer o yazma Delâil-i Hayrat rafdan düşüp o kitapların arasına karıştıysa, hırsız gibi olacağım, adım kirlenecek diye korkuyorum. Hulûsî Bey benim îkâzıma rağmen böyle söyleyince, "E peki öyleyse" dedim ve kitapları on iki buçuk liraya aldım. O yazmayı bizim dellâl Topal Şükrü'ye verdim. Gitti, geldi, "Kırk beş lira veriyorlar, vereyim mi?" dedi. Ben de "ver" dedim. Çünkü bütün kitapların sermâyesi on iki buçuk lira idi. Sonradan öğrendim ki meğer seksen beş liraya satmış, kırk lirasını cebine atmış, beş lira da ben bahşîş vermişdim.