15 Temmuz 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Sôfîler hakîkatleri remzlerle, mesellerle anlatmayı severler. Çünkü yüksek hakîkatler, derin mevzular, öyle kolay kolay anlaşılmaz, onları anlatmanın en iyi yolu remzler, meseller ve teşbîhlerdir. Bazen de söylemek istediklerini bir takım muammalar, bilmeceler yoluyla ifâde ederler ki işte şimdi onlardan birini ele alacağız.
Yûnus Emre Hazretleri bir nutkunda şöyle buyurmuşdur :
İplik verdim çulhaya sarıp yumak etmemiş
Becid becid ısmarlar gelsin alsın bezini
Buradaki kelimelerin hepsi mal'ûm, iplik nedir, yumak nedir, bez nedir, çulha kimdir biliyoruz ama acaba Hazret bu sözlerle ne murâd etmişdir?
Daha önce de söylediğimiz gibi seyr u sülûk üç mertebedir. Fark, cem' ve cem'ü'l-cem'. Fark kesret, cem' vahdet, cemü'l-cem' ise kesret içinde vahdet mertebesidir. Maksad bu mertebeye ulaşmakdır. Bütün o çekilen zahmetler, yapılan riyâzatlar, zikirler, mücâhedeler, hizmetler hep bu makâma erişmek içindir. Gerçi seyr ü sülûk hiç bitmez ama o makâm kemâl mertebesidir.
İşte bu beytdeki iplik, fark mertebesine, yumak cem' mertebesine, bez de cem'ü'l-cem' mertebesine işâretdir. Başlangıçda sâlik iplik gibidir yani hamdır, fark makâmındadır, henüz şirk-i hafîden, kesretden kurtulamamışdır. Eğer sâlik kâmil bir mürşide bağlanıp onun tavsiyelerine harfiyyen riâyet ederse, Hakk'a hicâb olan nefsinden geçer, fenâ bulur, kesretden vahdete erişir. İpliğin yumak edilmesinden maksad budur. İş bununla da bitmez zirâ maksad iplikden yumak yapmak değil, kumaş yapmakdır. Yumağı kumaşı çevirmek demek, cem' makâmında kalmayıp, yeniden farka dönmek demekdir ki, nihâî gâye de budur.
Hakk yolunda yolculuk uzun sürer. İnsan hemen kemâle gelmez. Bu iş büyük bir sabır işidir. Ne var ki, pek çok kimse bu sabırdan yoksundur. Malum ya acelecilik insanın tabiatında vardır. Bu yüzden yolda kalan, geriye dönen, emeklerini hebâ eden kimseler pek çokdur.
İnsanın bu zaafını istismar etmek üzere ortaya çıkan bir takım müteşeyyihler yani sahte şeyler vardır ki onlar kendilerine müracaat eden kişileri terbiye etmekle filan uğraşmazlar. Zâten kendilerinden böyle bir ehliyyet, böyle bir kâbiliyyet de yokdur. Onların tek derdi etraflarına adam toplamak, sayıyı arttırmak ve bu işden menfaat elde etmekdir. Hâl böyle olunca, önlerine gelen herkese kısa zamanda icâzet verirler, ona buna hilâfet dağıtırlar. Tarîkat nedir, seyr u sülûk ne demekdir, bütün bunlardan bî-haber olan kimseler de, kısa zamanda kemâl geldiğini zannederek, "oh ne güzel çabucak icâzetimi aldım, halîfe de oldum" diyerek sevinir, kendisini aldatır. Ne acâibdir ki, bu ma'nâsız işden, alan da satan da razıdır. Ne var ki, iplikler iplik olarak durmakda, vakitler bir hayâl uğruna harcanmakda, ömürler bir aldanma ile geçmekdedir. İplikleri daha dün teslim alan dokumacı, bugün hemen "gelin alın, beziniz hazır" demekde, ama ortada değil bez, yumak dahi görünmemekdedir.
Eğrilmeden ipliği üstâz-ı hallaca verdim
Üstaz yumak ederken ben hoş giydim bezini