Sakın Dünyâ Hayâtına Aldanma!

28 Ekim 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Muzaffer Efendi
Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Dünyâ hayâtı sizleri aldatmasın kardeşlerim. Mâl da, makâm da, rütbe de, sıhhat de, gençlik de, güzellik de hepsi ama hepsi gelip geçicidir. Sonunda hayâtdan ölüme, rahât döşekden kara toprağa, aydınlıkdan karanlığa girmek ve bütün varlıklardan soyunmak var. Dünyânın son elbisesi kefen, son tahtı musallâ, son bineği tabut ve son menzili mezârdır. Nice yüksekden uçanlar yere indirildiler de, helâk olup gitdiler. Nice gülenler ağladı. Nice yanan ocaklar söndü. Sorarım sizlere, bu dünyâ hayâtı kime kalmışdır? Kime ebedî mülk olmuşdur? Bastığın toprak, hangi kahramânın mezârıdır biliyor musun? Çiğnediğin yerde önünde kralların diz çökdüğü gül yüzlü bir güzelin yatmadığını nereden biliyorsun? Açıp bakabilsek, o eşsiz güzellikden, uğruna mâllar ve cânlar fedâ edilen o muhteşem kadın veya kızdan arta kalan, bir kaç parça kemikden başka nedir?
Nice devletleri, nice milletleri bu kara toprak yutdu, zaman değirmeni nice medeniyetleri öğütdü. Öğütmekle de kalmadı, toz etti ve havaya savurdu. Hani nerede Allah'ın keremine mazhar olan insanların babası Âdem aleyhisselam? Nûh neciyullah nerede? İbrâhim halîlullah nerede? Hakk yoluna boyun veren İsmâil aleyhisselam nerede? Hani Hakk yoluna türlü cefâya katlanan Circis, nerede güzelliğiyle güneşi karartan, ayın nûrunu mat eden Yûsuf hani? Îsâ aleyhisselam nerede? Mûsâ aleyhisselam nerede? Kabirleri bile bilinmeyen bunca peygamberler nerede? Şarka ve garba hükmeden İskenderler, adâletiyle, ihtişâmıyla göz kamaştıran melikler ve sultânlar nerede? Dünyâya sığmayan, insân kellelerinden ehramlar yapan hükümdarlar, "Ben sizin yüce Rabbinizim!" diyen Firavunlar, Hakk'ı kabûl etmeyen Hâmânlar, Nemrûdlar, Şeddâdlar Kârûnlar nerede? Süleymân Peygamberin mülkü nerede? Şâirler, edîbler, mütefekkirler, müfessirler, muhaddisler, müctehidler, müdekkikler nerede? Nerede o âbidler, zâhidler, sâlihler? Hani o ünlü kahramânlar, yol boyunca başlarına çiçekler saçılan muzaffer kumandanlar, ülkeler, kaleler, beldeler fethedenler nerede? Yediler, içdiler, gezdiler, tozdular, ağladılar, güldüler, evlendiler, çoluk çocuk sâhibi oldular, sevâb işlediler, günâh işlediler, adâletle hükmetdiler, zulmetdiler, uçsuz bucaksız denizler geçdiler, füzelerle gökyüzüne uçdular ama sonunda hepsi de birer birer bâkî ve ebedî 'âleme göçdüler. Toprağa düşdüler, çürüdüler, eridiler ve gözlerden kayboldular.
 
Unutmayalım! Bizler de tıpkı onlar gibi olacağız ve bir gün mutlakâ öleceğiz. Doğduk ya, öyleyse öleceğiz. Evvelimiz olduğu gibi elbette bir de sonumuz var. Şu halde, nedir bu hırs? Nedir bu aç gözlülük? Yemeğe kanmayan bir ağız, bir türlü dolmayan ve doymayan bir karın. Fânîsin ve fânî olduğunu da biliyorsun. Öyle ise, bâkî olan Allah'a isyânın ne? Sırtına, zayıf ve cılız omuzlarına yüklendiğin isyân, günâh ve kötülük hamûlesini taşımak için TIR kamyonları, marşandiz trenleri yetmez. Şu ağır hamûleden kurtulsan fenâ mı olur? Hafîfler ve rahâtlarsın. Bu yükü daha bugünden taşıyamıyorsun, yarın daha da çoğalınca nasıl taşıyabileceğini hiç düşündün mü? Bir gün, allâmü'l-guyûb olan Allah'a döneceğiz ve orada bütün bunların hesâbını vereceğiz. İşte o günü düşün! O gün için ağla! Bol bol gözyaşı dök ki, bu gözyaşları belki işlediğin günâhların karasının bir kısmını yıkar ve arındırır.
 Uyan gafletden ey gâfil seni aldatmasın dünyâ
Yakanı al elinden kim seni sonra kılar rüsvâ

www.muzafferozak.com
Listeye geri dön