29 Kasım 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
İsmâil Ankaravî Hazretleri Minhacü'l-Fukarâsında buyuruyorlar ki :
Şerî'atsiz tarîkat olmaz ve tarîkatsiz hakîkat ele girmez. Ve şerî'at ve tarîkatsiz olan kimse, hakâyık-ı eşyâyı bilmez ve rûy-i hakîkati görmez. Eğer ârif ve muvahhid dahi geçinse yine fâide vermez. Zîrâ şerî'at ve tarîkat Hakk Teâlâ'nın ism-i adlinin mazharıdır ve ism-i hidâyetinin tecellîsi ve pertevidir. Pes, ârif-ı muti' oldur ki âyîne-i şerî'at ve tarîkatda Hakk'ın sıfat-ı adlinin ve ism-i hidâyetinin tecellîsin göre ve ana bu yüzden itâ'at ve inkıyâd kıla. Ol kimseler ki bu tecellîyi görmediler bu sırra ermediler, anlar, şerî'at ve tarîkati hakîkatden gayrı kıyâs eylediler ve sözlerini âmiyâne ve a'mâyâne söylediler.
Pes, gerekdir ki, keştî-i şerî'ati elden komayasın, tâ bahr-ı dalâlet ve ma'siyete gark olmayasın. Sakın mellâhân-ı tarîkate muhâlif gitmeyesin, tâ girdâb-ı ibâhat ve ilhâda giriftâr kalmayasın. Ke meseli'n-nebî. Kâle, "Şerî'atî ke meseli sefînetü'n-nûh, men temesseke bihâ necâ, ve men tehallefe anhâ garaka". Yani benim şerî'atimin sıfat-ı acîbetü'ş-şânı, Sefîne-i Nûh gibidir. Şerî'atime temessük eyleyen dalâlet ve ibâhat bahrinden necât buldu ve tûfân-ı menâhî ve me'âsîden halâs oldu. Ve şol kimse ki şerî'atimden tehallüf eyledi, Ken'ân-vâr tufân-ı helâk ve bevâra müstağrak oldu.
Bu lisâna âşinâ olmayanlar için kısaca îzâh edelim :
Şerî'at, tarîkat, hakîkât, üçü de birbirine bağlıdır bunların. Şerî'ate tâbi olmayan tarîkatden nasîb alamaz. Tarîkatin şartlarına uymayan da hakîkatden nasîb alamaz. Şerî'ate tâbi olmadığı hâlde, tarîkatin şartlarına uymadığı hâlde, âriflerin ve tevhîd ehlinin sözlerini papağan gibi tekrar eden ve kendilerini ârif olarak gösteren kimseler var. Bu sözlerin onlara hiç bir faydası olmaz. Şerî'at ve tarîkat Cenâb-ı Hakk'ın Adl ve Hâdî isimlerinin tecellîleridir. Bir kimsenin gerçekden ârif olması için bu esmânın tecellîlerini görebilmesi ve gördüğü için de hem şerî'ate hem tarîkate gönülden bağlanması gerekir. Bu tecellîyi görmeyenler, şerî'ati ve tarîkati hakîkatden ayrı zannederler ve câhilce sözler söylerler.
Öyleyse şerî'at gemisini katiyyen terketmemen lâzımdır. Yoksa dalâlet ve masiyet denizinde boğulur gidersin. Tarîkat gemicilerine de karşı gelme sakın. Yoksa ilhâd ve ibâhat girdâbında yok olur gidersin. Peygamberimizin misâlindeki gibi ki o şöyle buyurdu : "Benim şerîatim Nûh'un gemisi gibidir. Kim o gemiye tutunursa, kurtulur. Kim o gemiden hâriçde kalırsa, boğulur". Yani benim şerîatime bağlanan dalâlet ve ibâhat denizinden necât bulur, günah ve menhiyyat tûfânından halâs olur. Kim ki şerîatimden yüz çevirir, Nûh'un oğlu Ken'ân gibi, helâk olur gider.