Sakın Terk-i Edebden!

19 Ekim 2021 tarihinde yayınlanmıştır.

Resulullah

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :

İmâm-ı Azam, yani bizim mezhebimiz sâhibi, amelde mezhebimiz, İmâm-ı Azam'dır, biz Hanefî'yiz, kırk gün, iyi dinle, kulağını benden yana ver, kırk gün Ravza-i Mutahhara'ya yani Resûl-i Ekrem'in yatdığı mescid. İmâm-ı Azam Hazretleri, Medîne-i Münevvere'ye vardı, kırk gün Ravza-i Şerîfe'nin kapısından yani Peygamber'in yatdığı mescidin.
Cenâb-ı Peygamber Ravza-i Mutahhara'nın içerisinde yatar, Mescid-i Nebî'nin içinde yatıyor, türbesi orada, makberesi. Ve buyuruyorlar ki, "Minberimle makberim arası olan yer cennet bahçelerinden bir bahçedir" diyor. İnşâallah sana da nasîb olur, orada iki rekat namaz kılmak, cennât-ı âliyâtda namaz kılmak gibidir. Ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, hayy-ı manevî ile hayydır. Selâm verdiğin vakitde selâmını alır. 
Kırk gün kapıya vardı Hazret-i İmâm-ı Azam, Mescid'in kapısına, içeri girmediler. Kırkıncı günü içeri girdi, Huzûr'a gitdi. Sonra kendine sordular, dediler ki, "Kırk gün kaldınız yâ İmâm, içeri Huzûr-i Saâdet'e girmediniz, kapıdan döndünüz". Dedi ki, buyurdular ki, "İşâret bekledim Peygamber'den, sallallahu aleyhi vesellemden. Peygamber'den işâret bekledim. Kırkıncı gün bana işâret çıkdı. Yani Huzûr'a kabûl edildim" dedi.
Edeb lâzımdır! Onun için "Sakın terk-i edebden kûy*i Mahbûb-i Hudâ'dır bu". Şâir Nâbî'nin gâyetle güzel bir kasîdesi vardır, o devrin paşasına. Berâber gitmişler de Medîne-i Münevvere'ye, yolda paşa ayaklarını uzatmış, Medîne'ye doğru. Hazret-i Nâbî de bu kasîdeyi okumuş kendisine. "Sakın terk-i edebden kûy-i Mahbûb-i Hudâ'dır bu". Hemen paşa ayaklarını toplamış. Medîne'ye vardıkları vakitde, Araplar Türkçe bilmediği hâlde, minârelerden bu kasîdeyi okumuşlar, Türkçe olarak. Sonra sormuşlar, "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bu akşam bize bu kasîdeyi talîm etdi" demişler, Medîne'nin müezzinleri yani.
Onun için edeb lâzımdır. Cibrîl dahi, Cebrâil aleyhisselâm dahi, Mikâil de, İsrâfil de, Azrâil de, aleyhimüsselâm, Resûl-i Ekrem'in yanına edeble gelirler. Edebsiz kimse hiç bir yere giremez. Ne huzûrullaha, ne huzûr-i Resûl'e, ne huzûr-i evliyâya kabûl edilir. İnsana lâzım olan edebdir. Edebin ma'nâsına da eline, diline, beline sâhib olmakdır. Eline, beline, diline sâhib olmak. Üç kelimeden edeb zâhir olur. Hakk tarafından, Hudâ tarafından bir tâcdır, her kula verilmez. Mü'minlerin edebli olması şartdır ki, huzûra kabûl edileleler.
Tâ ezelden rûh-i kudse nûr-i Sübhân'dır edeb
Nisbet-i zât-ı mu'allâ feyz-i Rahmân'dır edeb
Saff-ı lâhûtîlerin tertîbine yektâ nizâm
Serteser temyîz için düstûr-i Yezdân'dır edeb
Buldular vâsıl olanlar kurbeti âdâb ile
Mâyedârân-ı velâyet kenz-i pinhândır edeb
Zâhiren resm-i 'ibâdettir vesâil kurbete
Mihver-i sırr-ı ledünnî vuslat-ı cândır edeb

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön