26 Ağustos 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
Sen sâhipsiz değilsin! Hattâ bak şimdi bir âyet-i kerîme okuyacağım, içinizde Arapça bilenler, bu âyetle beni tasdîk edecekler. Esteîzübillah. "اِنَّ الَّذ۪ينَ قَالُوا رَبُّنَا اللّٰهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلٰٓئِكَةُ اَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَاَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّت۪ي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ * نَحْنُ أَوْلِيَاؤُكُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا innellezîne kâlû rabbünallahü sümme's-tekâmû tetenezzelü aleyhimü'l-melâiketü ellâ tehâfû velâ tahzenû ve ebşirû bi'l-cenetilletî küntüm tü'adûn. Nahnü evliyâüküm fi'l-hayâti'd-dünyâ". İlâ âhiri'l-âyeh. Sadakallahu'l-azîm.
Mü'minler ölürken, vuslat kapısı, âhiretin ilk merhalesi, dünyânın son menzili, müjdeci melekler gelirler. Derler ki mü'mine, "Müjde! Korkma! Ey Allah'ın dostu, ey Allah'ın velîsi!"
Melekler geliyorlar, ölüm ânında. Abûsü'l-vecih mi gelsinler, çirkin mi gelsinler sana. Baksana, kâfirlere, âsîlere, münâfıklara, Allah yolunda bulunmayanlara, zâlimlere, bak âyet-i kerîmede, "velev terâ izi'z-zalimûne fi gamareti'l-mevti yadribune vücûhahum ve edbârahum" buyruluyor. "Habîbim Ahmed Resûlüm Yâ Muhammed, sallallahu aleyhi vesellem". Burada Resûlullah'a hitâb bize hitâb, Peygamberimiz görmekde. Efendimize hitâb bize hitâb olarak söylüyorum. Diyor ki, "Habîbim Ahmed Resûlüm Yâ Muhammed, o zâlimlerin ölüm vaziyetlerini görsen, onların çekdikleri azâbı görsen". Kâfirler için, zâlimler için, "velev terâ izi'z-zalimûne fî gamarâti'l-mevti yadribûne vücûhahum ve edbârahum". "Habîbim Ahmed Resûlüm Yâ Muhammed,sen zâlimleri ölürken görsen, onlar nasıl azâb çekerler. Onların rûhlarını nasıl azâbla alırız. Yüzlerine ve arkalarına vurarak."Rûh-i habîs! Çık yerinden!" diye.
Ama mü'minlere gelince böyle değil. Kim bu mü'minler? Allah'ı tevhîd eden, Allah'ı zikreden, O'nun habîbi Muhammed'e gönül verenler, âşıklar, sâdıklar. Onlar için diyor ki, "innellezîne kâlû rabbünallahu", Rabbimiz Allah dediler, "sümmestekâmû", sonra istikâmetde bulundular, ve îmânda dâim oldular. "yâ eyyühellezîne âmenû âminû billahi ve resûlihi". Ey îmân edenler! Îmân ediniz"
"İrcı'î" denildiği vakit, bir tânesi korkunç bir azâb ile Hakk'a teslîm olması var. Bir tânesi öyle değil, "sümmestekâmû" istikâmet etmiş. Kur`ân boyasıyla boyanmış, Habîbü'r-Rahmân'ın kokusunu duymuş, Hazret-i Muhammed Mustafâ'nın. Resûlullah'ı sevmiş, Resûlullah onu sevmiş. Allah'ı sevmiş, Allah onu sevmiş. Düşün bir de bunu! Cennet bunun için hazırlanmış. Cemâlullah bunun için hazırlanmış. Cennetin ziynetleri bunun için. Ebedî hayat bunun için, ebedî saâdet bunun için. Ve o anda hemen. Çünkü âşıklar için ölüm bâbında korku yokdur, vuslat-ı cemâl vardır, mülâkât vardır, vatan-ı aslîye dönüm vardır, gurbetden Hakk'a dönüm vardır. Vatanına gidiyorsun. Tabii bilmediğimiz yer. Melekler, "Korkma, mahzûn olma, bıraktıklarına üzülme" derler.
Bütün dünyâ senin olsa bırakdığına üzülme. Çünkü bırakdıklarının yanında sana verilecek nimet ne kadar yücedir, bilir misin? Bırakdıkların onun yanında hiç mesâbesinde. Zâten mal senin değildi. Zâten beden senin değildi. Zâten rûh senin değildi. Hiç bir şeyin yokdu senin, yalnız Hakk vardı. "Lâ mevcûde illâ hû". Ama sen onun farkına varmadın. "Vücûdum var, gözüm var, malım var, evlâdım var, kasam var, kesem var, rütbem var" filan dedin. Kendine bunları muzâf kılma. Hakk'ın sana verdiği nimet olarak kabûl eyle. Kendine muzâf kılıp "benim" dersen eğer, fitne olur. "Allah'ın" dersen saâdet olur.
Evet o anda melekler, "Korkma, bırakdıklarına mahzûn olma" derler. Gitdiğin yerden de korkma. Bırakdıklarına üzülme. Gitdiğin yerden korkma. Sana Allah'ın vaadi ne idiyse o ihsân olunacakdır". Siz kimsiniz. "ve nahnü evliyâüküm fil hayâti'd-dünya", "sen dünyâda iken de, yani dünyâ âlemindeyken de biz senin arkadaşındık, yanındaydık, dâimâ seninle berâberdik". Etrâfında melekler var senin, seninle berâber. Bir defa iki melek var, kirâmen kâtibîn. Sağ ve sol. Yalnızım zannetme sakın ha! Bir de salavat meleği ile hafaza meleği var. Dört. Resûlullah'a salavât verdin mi o salavât meleği, hemen Cenâb-ı Peygamber'e senin salavâtını iletir. Bir de hafaza meleği vardır. Muhâfaza meleği. Ondan başka da vardır daha.
Sonra, "ve nahnü evliyâüküm fil hayâti'd-dünya", "dünyâ hayâtında da biz senin dostunduk, seninle berâberdik, bundan böyle de seninle berâber olacağız". Hattâ melekler derler ki, "Yâ Rabbi, bu zât vefât etti. Biz buna müekkel olan melâike idik. Biz ne yapacağız şimdi? Nereye gideceğiz, ne yapacağız?". Cenâb-ı Hakk buyurur ki, Celle Celâluhû, "Onun kabrinin üzerine oturunuz, kıyâmet gününe kadar ona salât ü selâm okuyunuz, onun için istiğfâr ediniz".
"Hüvellezî yusallî aleyküm". Allah bize salât eder. Bu salâtın ma'nâsı zulmetsen nûra çıkarır. Allah'ın bize salâtı vardır. Peygamber'e salâtı ayrı sana salâtı ayrıdır. "Hüvellezî yusallî aleyküm". Allah bize salât eder, Ümmet-i Muhammed'e. Kimin kalbinde Resûlullah'ın muhabbeti varsa, Allah'ın salâtına mazhar olur. O zulmetden dâimâ çıkar, hep nûra doğru yürür. Onun için, melekler bizle berâberdir, sen sakın ha "yok" deme, bunun farkına var.