20 Ekim 2022 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Hasenü'l-Basrî, Hayder-i Kerrâr Cenâb-ı İmâm-ı Ali'nin talebesidir ve Resûl-i Ekrem'in bardağından su içmişdir küçükken. Resûl-i Ekrem'in bardağından su içmiş Hasenü'l-Basrî Hazretleri. Bir kadın geldi ona dedi ki, "Yâ İmâm, genç bir kızım öldü, anneyim, kalbim yanıyor".
Allah kimseye evlad acısı vermesin. Cenâb-ı Hakk diyor ki hadîs-i kudsîde, "Ben bir mü'mine bir musîbet ile, malına, canına, evlâdına, teveccüh edersem, o mü'min de sabr-ı cemîl ile bunu karşılarsa, kıyâmet gününde onu hesâba çekmeye utanırım" diyor Hazret-i Allah Celle Celâluhû. O kadar acı bir mesele. Evlad acısının ne olduğunu bilmeyenler, bilmezler onun acısını. Onun için söylüyoruz.
Hasenü'l-Basrî Hazretlerine kadın geldi, yanıyor, "Kızımı görmek istiyorum yâ İmâm, bunun bir çâresi var mı?" diye sordu.
Kur`ân öyle bir kitâb ki, her şey onda mevcûd. Bilene, bulanan, olana. Bilmezsen bir şey yok. Ama evvelâ Kur`ân'ın sâhibi ile arayı iyi etmelisin ki Sana Kur`ân söylesin.
"A Hanım" dedi, "niçin görmek istiyorsun? Ahreti görmek iyi olsaydı eğer Allah insanlara dünyâdan gösterirdi. Bazı mü'minlere gösteriyor bunu, îmânlar tâzelensin diye. Sen buna tahammül edemezsin sonra, evlâdını göreceksin". Kadın "Dayanamıyorum yâ İmâm, görmek istiyorum evlâdımı" dedi. Ve Hazret-i İmâm ona tarif etdi, bir ilaç, Hazret-i Muhammed'in eczâhânesinden, Kur`ân reçetesiyle, dedi, "Cumartesi akşamı şu şu sûreleri oku, şöyle yap", kadıncağız onu yapdı ve kızını gördü. Kızını azâbda gördü.
Bazı şeyleri insanın bilmemesi bilmesinden hayırlıdır. Herkes bunu bilmez. Her şeyi bilmek isteriz, istikbâli öğrenmek isteriz. İyi bir şey değildir istikbâli öğrenmek. Allah'a itimâd et, Allah'a bağlan. O kadar kâfî senin için. Yarın ne olacağımız malûm değil. Şimdiden bilirsen ne olur? Ölümlerinin saatini herkes bilseydi, kimse bir taş üzerine bir taş koymazdı. Bilmemek hayırlıdır. Bazı gafletler, bilmekden hayırlıdır. Ölümü unutma yalnız. Allah'ı unutan helâk olur. Ölümü unutan gene helâk olur. Geçiyoruz.
Gördü evlâdını azâbda, ağlayarak geldi Hazret-i İmâm'a, "Yâ İmâm, ciğerim yanıyor, keşke görmeseydim, sizin sözünüze geldim ama iş işden geçdi, ne yapayım?" dedi. Ne yapabiliriz? Âhiretde olanlara dünyâdakiler ne yapabilirler? "Hayır yap" dedi, "Hayır yap". Allah bunu Ümmet-i Muhammed'e bahş etmişdir. Sağların duâsı ile, sağ olanların hayır hasenâtı ile, azâbda olanların, âhiretde olanların azâbları tahfîf olur yâhud kaldırılır. Bu Ümmet-i Muhammed'e bahş olunmuş, Peygamberimize. Beş şey var, bir tânesi de bu.
İki gün sonra Hasenü'l-Basrî gördü, güzel bir hanım ve başında murassa bir taç, şâirler dahi bunu hayallerinde tahayyül edip söyleyemezler. Dedi, "Sen hangi peygamberin âilesisin? Hangi peygamberin kızısın?" diye ona sordu. Dedi ki, "Yâ İmâm, ben peygamber âilesi değilim, peygamber kızı da değilim, bir velî kızı da değilim. Sana gelip kızını görmek isteyen ihtiyar kadın vardı ya, işte o kızım ben" dedi. Hazret-i İmâm, "Ama o azâbdaymış" deyince, kız dedi ki, "Bu kabristanda böyle beş yüz kişi vardı, hepimiz azâbdaydık, bir zât-ı akdes geldi, kabristan kenarında on defa salavât-ı şerîfe okudu, bizim rûhumuza bağışladı, Allah buyurdu ki, Habîbime salât okunan yerde ben azâb bırakmam, o beş yüz küsur kişinin azâbı, cennet bahçesine tahvîl olunup, nimete tahvîl olundu, bu ikrâm olundu" dedi.