"Salâtü'l-Vustâ" Ne Demekdir?

7 Eylül 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Namaz
Sûre-i Bakara'daki "حَافِظُواْ عَلَى الصَّلَوَاتِ والصَّلاَةِ الْوُسْطَى وَقُومُواْ لِلّهِ قَانِتِينَ / Hâfizû 'ales salavâti ves salâtil vustâ ve kûmû lillâhi kânitîn / Namazlara, hele salât-ı vustâya dikkat edin ve kalkıp huşû' ile Allah’ın dîvânında durun" âyet-i kerîmesindeki "salâtü'l-vustâ" tabiri müfessirleri oldukça terletmişdir. Mâdem ki Cenâb-ı Hakk bu namaza bu kadar dikkat çekmişdir öyleyse bunun ne olduğunu öğrenmek lâzımdır. Acabâ "salâtü'l-vustâ" beş vakit namazdan biri midir yoksa diğer farz namazlardan biri midir yoksa bambaşka bir namaz mıdır? Bu sorulara cevap arayan âlimler, yirmiye yakın görüş ileri sürmüşlerdir. Hepsinin de kendine göre delilleri vardır. Bu görüşler arasında en çok üçü kabûl görmüşdür. Bunlardan birisi bu namazın ikindi namazı olduğu, diğeri sabah namazı olduğu, üçüncüsü de cuma namazı olduğu görüşüdür. 

Görüş farklarının çoğu, "vustâ" kelimesine verilen farklı ma'nâlardan kaynaklanmakdadır. Arapça "vustâ", "evsat"ın müennesi olarak ism-i tafdîldir. Bu kelimelerin kökü Türkçemizde de kullanılan "vasat"dır. Arapçada "vasat" bir şeyin ortası ma'nâsına geldiği gibi bir şeyin hayırlısı ma'nâsına da gelir. Buna göre "salâtü'l-vustâ"ya, "en ortadaki namaz" diye ma'nâ verenler olduğu gibi "en hayırlı namaz" ya da "en efdal namaz" diye ma'nâ verenler de olmuşdur.

"Salâtü'l-vustâ"ya sabah, öğle ya da ikindi namazı diyenler "vustâ"ya "orta" ma'nâsı verenlerdir. Sabah namazını günün ilk namazı olarak kabûl edenlere göre salât-ı vustâ yani en ortadaki namaz ikindi namazıdır. Kimilerine göre ise, bu namaz öğle namazıdır çünkü öğle namazı güneşin tam göğün ortasında olduğu vakit yani gündüzün tam ortasında kılınır. Gece ile gündüzü ayıran namaz olarak düşünenlere göre ise salât-ı vustâ, sabah namazıdır. "Salâtü'l-vustâ" yı Cuma Namazı olarak kabûl edenler ise "vustâ" ya "en hayırlı" ya da "en efdal" diye ma'nâ verenlerdir.
Ehlullâhın verdiği bâtınî ma'nâya göre ise, bu namazdan maksad, kalb namazıdır. Vücûdumuzdaki kalbin bedenimizin hayâtiyet merkezi olması gibi tecelliyât-ı ilâhiyyeye mazhar olan kalbimiz de rûhânî hayâtımızın merkezidir. Bu itibarla kalbde "vustâ"nın her iki ma'nâsına da işâret vardır. Nasıl ki bedenimizin sağlığı için en çok dikkat etmemiz gereken uzvumuz kalbimiz ise, rûhumuzun seâdet ve selâmeti için de en çok ehemmiyet vermemiz gereken, nazargâh-ı ilâhî olan kalbimizdir. Nasıl ki bedenimizdeki kalbin sağlıklı olması için yediğimize içtiğimize dikkat etmemiz ve beden hareketleri ile kalbimizi korumamız gerekiyorsa, nazargâh-ı ilâhî olan ma'nevî kalbin selâmeti de onu kötü sıfatlardan arındırmakla ve dâimâ zikrullah ile meşgûl ederek muhabbetullah ile doldurmakla olur. Mâsivâ alâkasından kesilmeyen ve sıfat-ı beşeriyyeden kurtulmayan bir kalb aslâ huzûra eremez, böyle bir kalbin sâhibi de ma'nen urûc edemez. Bu sebeble kalbin tasfiyesine kalb namazı denilmişdir.  Zâten namazdan maksad da budur.


Sivâlardan selîmü’l-kalb olan Sâmî bulur Hakk'ı
Haremgâh oldu milk-i cânda cânân ile dil ancak
Listeye geri dön