Sâliki idlâl eder mürşidi noksân olsa
Kâmil-i insân eder kâmil-i insân olsa
Mürşid-i kâmil, sâlikleri insân-ı kâmil hâline getirir. Mürşidlik iddiâsında olan sözde mürşidler ise sâliki dalâlete götürür.
Etdi sîretde melek âdem-i ma’nâya sücûd
Âdeti îbâ olur sîreti şeytân olsa
Nasıl ki cümle melekler Âdem aleyhisselâma Hakk'ın emrine imtisâlen secde etdilerse, melek sıfatlı olan insanlar da Âdem aleyhisselamın nâibi olan mürşid-i kâmile tâbi' olurlar. Şeytan'ın Âdem'e secde etmeyişi gibi, Şeytan gibi kibirli olanlar da mürşidlerden yüz çevirir.
Sorma 'ârifleri sen zümre-i nâdâna sakın
'Bû Cehl derk edemez sâhib-i Kur`ân olsa
Ârifleri sakın câhillere sorma, onlar ne anlar. Ebû Cehil sıfatlı olanlar Kur`ân'ın nâzil oluşuna şâhid olsalar bile hak ve hakîkati idrâk edemezler.
Yek-çeşm düşmedi dü-dîde-i âhû nazarın
Bahr-i zulmetde gezer dîdesi 'umyân olsa
Baş gözü ile bakan, hakîkati göremez, kalb gözü ile nazar etmek lâzımdır. Kalb gözü kör olan, karanlıklarda kalır, hakîkati göremez.
Nefs-i Firavn hevâ mâili aslâ göremez
Yed-i beyzâ-yı kemâlât ile burhân olsa
Firavun nasıl ki Mûsâ peygamberin mucizelerini idrâk edemedi ise Firavun gibi nefsinin hevâsına uyanlar da hakîkati göremez.
Hem şerî'atle tarîkatle hakîkat 'irfân
Ka'be eyler dili etvâr ile erkân olsa
Şerî'atın ahkâmıyla amel edip, tarîkatın erkânına da riâyet edenler hakîkate ve ma'rifete vâsıl olurlar.
Cümle halk cinsi ile üns ü muhabbet eyler
Hakk enîs hem de celîs ona ki insân olsa
Herkes kendi meşrebinden olanı, kendi cinsinden olanı sever ve onunla arkadaşlık eder. İnsân da eğer insân-ı kâmil olursa Hakk'ın ünsiyyetine yani dostluğuna nâil olur.
Kurtulur mevc-i televvün nisbetinden sâlik
Sırr-ı "lâ mahbûb" ile 'âşık-ı Rahmân olsa
Yolun başında türlü türlü tecellîyâta mazhar olup dalgalı bir deniz gibi hâlden hâle giren sâlik, "Lâ mahbûbe ilallah" yani "Allah'dan başka sevgili yokdur" tevhîdinin sırrına ererek aşk makâmına erince televvünden yani o dalgalanmalardan kurtulur.
Aslı kem-mâye-i nâ-kâbili irşâd muhâl
Pek kolay feyz bulur kalb-i selîm cân olsa
Ezelî kâbiliyyeti olmayan kimseyi irşâd etmek imkânsızdır. Halbuki kâbiliyyeti olan kalb-i selîm sâhibleri kolayca feyz alarak olgunlaşır.
'Ârifin şâhid ü meşhûdu kemâl-i vahdet
Zerrece meyl edemez ravza-yı rıdvân olsa
'Ârifler cennet-i ef'âle ve onun nimetlerine zerre kadar meyl etmez çünkü onların makarrı cennet-i zâtdır.
Kâmili kâmil eder fehm ile takdîr-i kemâl
Gösterir kâmili dûn naks-ı mîzân olsa
Kâmil bir insanı ancak kendisi gibi kâmil bir insan anlayabilir. Bozuk bir terâzî nasıl doğru ölçüm yapabilir ki.
Hakk ile Hakk olagör fırsatı fevt etme hemân
'Âkıbet hâk yeridir âleme sultân olsa
Bu dünyâya gelmekden maksad Hakk'ı bulmakdır, öyleyse ömrünü boşa harcayıp da bu paha biçilmez fırsatı kaybetme zîrâ pâdişâh da olsan sonunda ölür, toprağa girersin.
Refref-i şevk ile lâhuta erer seyrânı
Cezbe-i 'aşk ile bir dilde ki feverân olsa
Allah aşkı ile kalbi yanarak aşk bineğine süvâr olanlar Hakk'a vâsıl olurlar.
Sâmiyâ kenz-i Hudâ çeşm-i irşâd açılır
Tâ ezelden kuluna lutf ile ihsân olsa
Ma'rifetullaha nâil olanlar, Allah'ın lutfuna mazhar olarak ezelden o kâbiliyyeti bahşetdiği kişilerdir. Kâbiliyyeti olmayanlar ne kadar çabalasa da bu makâma eremez.
Kaddesallahu Sırrahu'l-Âlî